31 Aralık 2012 Pazartesi

YENİ YIL


Merhaba


Yazılacak çok şey var fakat bu yazımı yeni yılı kutlayarak tamamlayacağım.

Bu yıl tüm insanlar için dileklerim var. Özelliklede hayatının büyük bölümünü mutsuz geçiren umutlarını kaybetmiş insanlar için dileklerim.

Mutlu olmak için herşeyin kusursuz olmasını beklemeyin. Mucizelere ve kendi gücünüze inanın aklınızdan en çok ne geçiriyorsanız günün sonunda onunla karşılaştığınızın bir gerçek olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın.. Kendiniz için hep olumlu hep iyi şeyler geçsin aklınızdan. Daha sabırlı daha inançlı daha umutlu daha sevecen daha anlayışlı neşe ve mutluluklarla dolu bir yıl geçirmek sadece sizin elinizde.

Unutmayın ki her çalkantılı deniz bir gün durulur, çarşaf gibi huzur ile sizi içine çeker.


Herkesin yeni yılı kutlu olsun. İçinizden ne geçirirseniz hayatınızda yer bulsunnn.

Ben yukarıdakilerin hepsini yapıp çok güzel bir 2012 geçirdim. Çok çok  daha güzel bir 2013 geçirmek içinde çalışmalarım devam edecek. :) 

Kızım Eşim iyi ki hayatımdasınız iyiki varsınız varlığınıza her zaman şükrediyor ve kendimle beraber sizlerede çok güzel bir yıl diliyorum.


Sevgi İle Kalın Mutluluk Yakanızı Bırakmasın 

Alev

27 Aralık 2012 Perşembe

Yeni Yıl Hazırlıkları


Merhabalar

Geçen hafta pazar gününden beri hala iyileşemedim. Hastalık devam ediyor ve bu yılın son günlerinde benim hazırlıklarım için biraz elimi kolumu bağlıyor. Bu haftabaşı itibari ile artık antibiotiğe başladım. Halada nane molla yım :(  Hedefim Pazartesi günü çakı gibi olmak :) Çünkü misafirlerim var. Yeni yılda evimizde arkadaşlarımızı ağırlayacağız.

Çam ağacımız süslendi. Kızım ve dayısı tarafından. :) Bu arada kardeşimin de tayini Mersin'e çıktı ve 2012 yılında İstanbul'dan Mersin'e bizim aileden 3 kişi göç etmiş oldu. Kardeşimde yakınlarda evlenecek ve göç sayısı 1 daha artacak :) Ayağımı sürüdüm sanırım :) Mersin güzel şehir. helede İstanbul'dan sonra ilaç ilaç.

Hediyelerimin büyük kısmını hazırladım. Fakat paketlerimi çam ağacımın altına ne yazık ki koyamıyorum. 31'i akşamını beklemek durumundayım aksi halde Buse tüm paketleri koyduğum an açmak için elinden gelen tüm hileleri kullanır :) Çocuk işte dayanamıyor. Günlerdir bana ne hediye aldınız inşallah oyuncak almışsınızdır deyip elinde toys shop broşuru dolaşıyor :)

Yarın Buse'nin okulunda yeni yıl partisi yapacağız. Banada pasta yapmak düştü. Yaptım tabiki zevkle çok da şirin oldu. Tarifimi ? Yarın resimlerle beraber paylaşmayı hedefliyorum.

23 Çocukla çılgın bir eğlence bizleri bekliyor :)


2 gündür Yılbaşı menusu ve alış veriş listesi hazırlıyorum. Kabaca karar verdim menüme Mersine geldiğimden beri kalabalık bir grup yemeği yapmamıştım. Çok heyecanlıyım hep kalabalık olsa ben hep yemek yapsam. :) Çok güzel bir keyif ve dinlenme yöntemi hele birde masada lezzetten dört köşe olmuş insanları görünce daha da keyifli oluyor.


Pazartesi günü evin tüm süslemeleri ve yemekler bittiğinde bol bol resim ve tarif paylaşıyor olacağım. Şimdilik benden bu kadar.
Reklam dilinde ne deniyor? Şuan sizlere kısa bir tiiizır geçtim :)  yeni yazılarımı heyecanla  bekleyin diye :)


Sevgi ile kalın :)

Alev

18 Aralık 2012 Salı

Patlıcan Giydirme



Merhaba

Kış yeni başladı fakat ben en ağır geçirdiğim griplerden birini geçiriyorum. Pozitif düşünce kapsamında hastalığı yok saydım. Sıkı beslenip hayata olduğu gibi devam ettim ki yok sayarsam geçer. Fakat bu sefer başarılı olamadım. Pazar günü o hasta halimle tenıs oynamamam gerekiyormuş Pazar akşamı anladım. Neymiş hasta isen yatıp dinlenilecek vucüdu zorlamayacakmışsın. Umarım bu kışın ilk ve son hastalığı olur. Tedavide ilaçların dışında eşimin getirdiği Kaynar isimli bitkisel çayı da kullanıyorum. Tarsus a özel bir çay diyebiliriz. Kök bitkilerden oluşuyor genel olarak. Tarçın zercefil, zerdeçal, havlıcan, karanfil, yenibahar bitkilerinden oluşuyor. Tarcın tadı baskın geliyor zencefilin boğazı hafifi yakması da iyi geliyor.

Bu kadar hastalık muhabbeti yeter. Şimdi sıra cuma günü ilk kez denediğim fakat lezzeti süper olan  bir  yemeğin tarigine geldi.

Patlıcan Giydirme

Malzemeler 

4 adet patlıcan
500 gr Kıyma ( Ben 200 gr kuzu 300 gr dana aldım. kuzu mutlaka almalısınız.)
1 adet soğan
3 adet sarımsak
Kekik
Kimyon
Karabiber
Tuz
Kırmızı biber
Maydanoz

Yapılışı

Patlıcanları közlüyoruz ben közmatik kullanıyorum gerçek kömürde közlenmiş tadı verdiği için. Diğer tarafta kıymayı soğanı sarmısağı kekik kimyon tuz karabiber dileyenler acı kırmızı biber de ekleyebilir. maydanoz koyup köfte yoğuru gibi yoguruyoruz. sert bir köfte olacak.

 
 
Patlıcanları soyduktan sonra köfteyi bir tabakta ince olacak şekilde elimizle açıyor ve patlıcanların etrafına eti sarıyoruz.
Sarılan patlıcanların üzerine çok az zeytinyağ sürüyoruz ve 200 Derece fırında yaklaşık 30 dk pişiriyoruz.
Afiyet olsun.

Bunlarda en sevdiğim mevsim çiçekleri güzel kokuları ile evin havasını değiştiriyorlar. Ne zaman görsem dayanamam alırım.
 
 
Güllerde eşimin halasının bahçesinden onlarda mis gibi kokuyorlar. Bu mevsimde buralarda hala dalda gül görmek mümkün.
Ayrıca bahçede portakal ve turunç da vardı. Portakalın lezzetini anlatamam. ekşi bir tat beklerken mis gibi bir portakalla karşılaştım. Geçen gittiğimizde babanenin evinin bahçesinden topladığımız limonlarda bir şahane çıktı. Bahçeli evimiz olduğunda hemen portakal limon turunç ağaçları dikilecek :)


Alev

13 Aralık 2012 Perşembe

İstanbul'lu Olmak


Selamlarrrrr

İstanbul'lu olmak iyi bir şey mi kötü birşey mi anlamaya çalışıyorum. Mersin'e yerleştiğimden beri yaptığım çoğu şey insanları şaşırtıyor :) İstanbul'lunun diğer iller deki şanı pek iyi değilmiş onu anladım. Ön yargılar var. İstanbul'lu ve çalışan bir hanım isen eğer beceriksizsin :)

Yeni taşındığım ev için 1 aydır temizlik için yardımcı bir hanım arayışım vardı. Bir kaç denemeden sonra bir hanım geldi geçenlerde. Adana'lıymış. Benim için ve aslında yardımcı hanım için de sanırım enteresan bir gün oldu :) Temizliğin nesi enteresan demeyin arada yapılan sohbetler de ben baya değişik bir gün geçirdim. Bir kaç dialog paylaşıcam.

Kapıdan girişle beraber başladı maceramız. Bana bu hanımı tavsiye edip gönderen arkadaşım benim İstanbul'dan geldiğimi söylemiş. Dursun Hn. ile kahvaltı yaparken başladı sohbet sen İstanbul'lumusun dedi. Evet dedim. Hiç benzemiyorsun dedi :) Neden İstanbul'lu nasıl olur dedim. Başladı :) İstanbul'lular çıt kırıldım olur mıy mıy konuşur sen buralı gibisin. Konuşman andırıyor dedi. ( Bu arada sanırım benimde kullandığım kelimeler de biraz değişim oldu bazen bende fark ediyorum duyduklarımı kullanıyorum sanırım) :) Sonra temizlik başladı. Aralar da sorular soruyor bende yanıtlıyorum tabi. Mutfağımın bir bölümü salça konserve recel ve kurutulmuş bazı sebzeler le süslenmiş durumda ben süs diyorum ama aslında tüketiyoruz da tabi ama görüntüleri renkleri hoşuma gidiyor. Neyse bunları sen mi yaptın dedi. Evet dedim. Vay vay dedi benim gittiğim evlerde hiç böyle şeyler yok. Sen bunları nereden öğrendin yapmayı İstanbul'lular bilirmi ki bunları bunlar bizim köy evlerinde olur dedi. :) Bende biliyorum neden bilmeyeyim bunlar sağlıklı şeyler onun için hazırlarını almıyorum. Yoğurdumu ekmeğimi de kendim yapıyorum ( hatta keşke tarlam olsada organik tarım yapabilsem toprakla uğraşabilsem tarla işlerine koştursam diyemedim)  deyince daha da bir durum oldu yüzünün resmini çekip koymak isterdim doğrusu :)

Sıra öğlen yemek yemeğe gelince yine bir şaşkınlık :) Dolma yapmıştım. Yedikten sonra aaa bu dolmada aynı bizim burakiler gibi olmuş. Sen gerçekten İstanbul'lu olduğuna eminmisin demez mi?  Ben bile kendimden şüphe ettim. :) Acaba önceki hayatımda burada doğmuş olabilirmiyim? :)

Tabi ben bu şaşkınlık durumlarına alıştım aslında burada eşimin aileside bana aynı şaşkınlıkla yaklaşabiliyorlar. :) Aaaa onuda mı yapıyorsun kuru patlıcanı da biliyormusun. :) Geçen gün kermes te yine başıma geldi. Aaaa sen sarmısaklı köfteyi ( bir kaç adı var buralar da Fellah köftesi olarak biliyordum ben eşim başka bir isim daha söyledi sanırım arapça dan geliyor onu aklımda tutamamdım ) yedin mi hiç daha önce biliyormuydun diye.

Şimdi kısaca ben buralar da  kafalarda oluşan İstanbul'lu okumuş çalışmış kadın imajını değiştirmeye çalışıyorum kısaca :) Sonuçta insanız temasını  işleyerek :) Bakalım namımızı kurtarabilicem mi? :)


Bu aralar internetten alışveriş yapmaya iyice alıştım. Eskiden bu kadar rahat yapamazdım illa görmem ellemem koklamam lazım dı. :) Fakat Mersin'e geldiğimden beri bazı şeyleri bulmakta zorlanıyor olmam (tabi bu benim çevreyi ve dükkanları pek bilmediğim den kaynaklanıyor olabilir ) nedeniyle evin halılarını tesadüfen internette gezinirken bulduğum bir siteden sipariş etmeye  kadar gitti. Nasıl cesaret ettim bilmiyorum fakat yaptım siparişi ve sonuç mükemmel.

Sitenin adresi : www.asyahali.com

Teslimat hızlı kargo bedeli yok. Beğendediğin bir ürün gelir ise koşulsuz değişim hakkın var. Hoş bana gelen ürünlerin hepsini sevdim resimdekiler ile aynı idi. Diğer bir güzelliği ise dükkanlardaki fiyatlardan ucuz. İhtiyacı olan halı almayı düşünenlere mutlaka bir girip bakın derim.

Karaca dan aldığım çelik tencerelerimin çelik kısımlı kenarlarında çatlaklat oluştu kayıt gibi kesik çelik tencerenin böyle olduğunu ilk defa görerek ancak 2 ay kullandığım tencereleri götürdüm geri mağaza da sorgusuz sualsiz pat diye değiştirdiler. Meğerse Karaca Buse modelinin benim aldığım serisi fabrika hatalıymış. Yine aynı tencerenin başka bir üretim serisi ile değiştirdiler. Aradan bir ay geçmedi. Yeni verilenlerde çatladı. Geçen hafta götürdüm geri başka bir tencere ile değişim için klasik bunları merkeze göndericez gelen cevaba göre size bilgi veririz. Bakalım ne cevap gelecek. Bu arada firmanın aslında duyarsızlığına da kızdım. Muhtemelen tenceresi o hale gelen fakat geri getirmeye üşenen veya aman şimdi almazlar uğraşmayayım diyen bir çok insan vardır. İrtibat numalarımız var aldığımız ürünler kayıtlı madem sorun var bu üründe neden haber verip toplantmıyorsun. Müşteri hizmetleri ve Tüketici haklarında daha çok gidilecek yolumuz var anlaşılan...



Sevgi ve Mutlulukla Kalın

Alev




11 Aralık 2012 Salı

Kitaplar ve Kermes


Merhaba

Zamanın hızlı akması biz insanlar için iyimi bilemiyorum. Fakat günler saatler sanki bir çırpıda geçip gidiyor. Eskiden de bu kadar hızlı akarmıydı hiç bir fikrim yok. Bir yılı daha sonlandırıp yeni bir yıla başlama zamanı geliyor yavaş yavaş ve geçen yılın muhasebesini yapmakta gerekiyor bu aralar.

Mersin de de kış biraz biraz  yüzünü göstermeye başladı. Fakat burası gerçekten çok değişik bir havaya sahip bir gün önce yağmur fırtına bir gün sonra günlük güneşlik olabiliyor. Sıkıcı bir kış olmayacağı kesin. İstanbul dayken bazen içim kararırdı. Süreli karanlık hava sürekli yağış. Dr lar da diyorya kış ayları depresyon ayları karanlık nedeni ile burada depresyon falan yok :) bir gün kapalı ise diğer bir gün açıyor hava :)

Geçen hafta oldukça hareketli bir hafta oldu. Artık iyice alıştım bu şehire rahat rahat evden çıkıp gidebiliyorum sokaklara :)

Bu hafta elimdeki kitabı bitirdim. Eski bir kitap aslında okuduğum fakat çalışmaktan vakit bulamamış ve bir gün okurum elbet diye aldığım bir kitap EMPATİ. Kitap çok ilgimi çekti 600 sayfa olmasına rağmen sanırım 2 hafta içinde bitirdim. Hatta son 300 sayfayı iki günde okudum diye bilirim. Konusu farklı biraz benim de ilgi alanıma giren konular belkide ondan bir miktar kurgu var tabi içinde fakat gerçeklik yönüde bence bir o kadar kuvvetli. Sürükleyici bir kitap özellikle beyin duygular psikoloji gibi konulara ilgisi olanlar için daha da etkileyici olabilir. Aksiyonu da var macera da hatrı sayılır. Tavsiye edilir.



D&R a gittim bu hafta klasik gezimi gerçekleştirdim. Neler var neler yok diye. İki kitap aldım. Modern Çiftlere Bilgece Öğütler  ve Duyguların Dili. İndirim vardı ilk kitap 4 TL ikinçi kitap 10 TL

Modern Çiftlere Bilgece Öğütleri okumaya başladım. bir çırpıda okuyabileceğiniz şiir gibi görünen ama aslında şiir olmayan fakat benzetmeleri ile gerçekten etkileyen bir kitap.
Çiftlere unuttukları yada farkında olmadıkları şeyleri tekrar hatırlatan bir kitap. Kitap taki tüm tespitler doğru nereden biliyorsun derseniz okurken evet artık bende böyle yapıyorum bizde böyle yapıyoruz dediğim öğütler var içinde zaten bu kitaptaki gibi yaşayabilse insanlar ilişkilerini doğru insanlarla etrafımızda bir sürü mutsuz insan mutsuz çift bir anda ortadan kaybolur. Bu kitabıda şiddetle tavsiye ederim. Kitapla ve ilişkilerle ilgilide nacizhane tespitlerimi başka bir yazıda detaylı olarak yazacağım.

 
 
 
Şuan yine okumakta olduğum ve en kısa zamanda bitireceğim bir kitabım daha var. Bora'nın Kitabı Ayşe Kulin.  Bu kitapta gayet akıcı bir şekilde ilerliyor zaten Ayşe Kulin'in ilerlemeyen kitabını görmedim :) Önce ilk kitabı sonra ikinci kitabı yine tavsiye edilir.
 
 
Kitaplar dışında neler yapıyoruz. Ailece Tenis dersi almaya başladık. Kızım kendi yaş grubundaki arkadaşları ile ders alırken bizde eşimle beraber ders alıyoruz. Hayat bir şeyleri beraber paylaşabilince güzel diyerek başladık. Çok keyifli hem kaliteli zaman geçiriyoruz hemde yediğimiz yemekleri hızlıca yakıyoruz. Bir taşla iki kuş.:) Tabi Mersin'de böyle aktiviteler yapmak İstanbul dakinde çok daha ucuz :) Kızım için 1 aylık kursa 100 TL veriyoruz. Bizim ise özel ders saat ücretimiz sadece 25 TL kişi başı. İstanbul da bunu yapmaya kalksaydık ciddi bir para ödeyeceğimizi biliyorum daha önce araştırmıştım. :)
 
 
Geçenlerde bir cheasecake yaptım. Fakat foto çekmeye fırsat kalmadan silinip süpürüldü. Tekrar yaptığımda resimleri ile beraber tarifimide paylaşacağım. Mascarpone peyniri cheasecake süper gidiyor sadece bu kadarını söyleyeyim.
 
Dün okulumuzun kermesi vardı. Sınıf anneleri satış yaparken bir anda satış işine çocuklar da daldı. Bu çocuklardan biride Buse idi ki ben böyle birşeyi kesinlikle yapmayacağını düşünürdüm. Fakat gördüklerim karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim.
 
Elindeki mısır torbasını satmaya çalışıyordu denediği taktikler yetişkin bir çok satıcıya taş çıkarırırdı. Önce bağırarak satma yöntemini kullandı. Sattı. Sonra başka birşey satmaya çalışan bir öğrenciye satış yapmaya çalıştı ki bu derslerde gösterilebilecek bir satış tekniğiydi. İki çocuk karşı karşıya birinin elinde mısır diğerinin elinde kurabiye normal satış fiyatları 1 TL Buse karşısındakine mısır alırsa kurabiyesini alabileceğini söyledi. Kızda tamam dedi. Kurabiyeyi 1 TL ye alan Buse elindeki mısırın fiyatını anında 2 TL ye çıkarıp kıza saatı. Yanına koşup öpesim geldi. Ama kendimi tuttum tabi. Parayı kumbaraya attıktan sonra yeni mısır paketini 1. Sınıflar dan kurduğu bir satış ekibine sattırmaya çalıştı başarılı da oldu. Ben izlerken çok eğlendim ve aslında yanımda kameram olmadığından bunları görüntüleyemediğim içinde üzüldüm. Vereceğim satış eğitimlerinde örnek materyal olarak kullanabilirdim.
 
 
Haydi kalın sağlıcakla
 
Alev
 
 





19 Kasım 2012 Pazartesi

Narenciye Festivali

Merhaba

Bu haftasonu Mersin'de Narenciye Festivali yapıldı. Hazırlıklar 1 hafta öncesinden yapıldı. Sahil şeridinin büyük bölümünü narenciyeler ile bezediler. 70 ton narenciye kullanılmış söylenene göre.

Benim gibi İstanbul'lu biri için festival ve narenciyelerden yapılan figürler harikaydı. Buse ve ben hayran hayran izledik her figürü. Yurtdışın dan da bir çok dans ve gösteri grubu getirilmiş. Bu yıl 3. su yapılıyormuş. Gerçekten çok keyifliydi. Sahil bu kadar kalabalığı başka bir zaman görmedi :)

Bugünde festival den kalan tüm fikürler çoluk çocuk tarafından söküldü :) heryer greyfurt:) Sahil greyfurt la dolu fakat pazarda bir tane bile satılmıyor bu da ayrı bir ironi :) Bir başka ironide ağaçların üzerinde bol narenciye olmasına rağmen paza ve marketler de satılan meyvaların azlığı.

 
 

 
 




Gecen sene de sahit olmuştum. İstanbul da pazarlarda limonun kilosu 4 TL kadar çıkmıştı ve buradaki ağaçlar toplanmamış limonlarla doluydu. İnsanlar narenciye bahçelerini bozup ev yapıyorlar çok acı. Nefes alacak yaşanacak yer sayısı gün geçtikçe azalıyor. Bir arkadaşım narın pahalı olduğundan bahset miş Çiğdem kulakların çınlasın nar burada 1 TL :)


Diğer haftasonu faaliyetimiz Mersin Üniversitesi ne gitmek oldu. Buse yi cimnastiğe yazdırdık. haftasonları artık cimnastiğe gidicek. Biz de bu fırsattan istifade Buse nin ders saatleri ne denk getirebildiğimiz Tenis dersi almaya başlayacağız. Aile boyu spor. Fiyatlar uygun. Aylık 75 Tl cimlastik  tenis ders başına iki kişi 50 TL. Sanırım küçük yerde yaşamanın avantajları hem tesisler çok iyi durumda hem de fiyatlar gerçekten uygun.

Pazar günü de Adana'ya doğru uzandık. Gitmeden de Tarsus a Büyük Babaneye uğrayıp mis gibi kahvaltı yaptık. elde yapılmış ıspanaklı kekikli börek şahaneydi. Arabayı bizim için hazırlanmış içli köfte zeytin turşu ve tabiki börekle doldurup verelini Adana.....

Adana da Turunc Cup tenis turnuvasının final gününe katıldık. Final oynayacak bir arkadaşımızın tenis macını izledik çok keyifliydi. Arkadaşımız kazandı ve kupasını aldı:)

Turnuva Adana Atlı Spor klubunde gerçekleşiyordu. Bizim de orayı görme ve gezme fırsatımız oldu. Mekan çok güzel tenis kortları basket sahaları ve tabiki at binme alanları haralar ve çocuklar için binicilik eğitimi veriyorlar. Hafta sonları dinlenip yürüyüş ve spor yapılabilecek çok güzel bir yer gürültü yok karkaşa yok. Heryer ağaçlık hava mis gibi.

Tenis macını izlemeden önce Buse yi at binmeye götürdük. Ben çocukları atabindirip biraz eğlendiriyorlar sanıyordum. Fakat ciddi ciddi ders veriyorlar.

Bu yörede dikkatimi çeken başka bir şeyde insanlar bu tip aktiviteler için öncelikle para demiyorlar.  İstanbul daki at binme alanlarında çocuğu atın üstüne bindirmeden direk kasaya yönlendirip fiş kesip para alıyorlar. Burada öyle birşey yok. Cimlastikte de aynı şey oldu. Önce çocukları alıyorlar. sorgu sual yapılmıyor aktiviteler yapılıyor. Para işi en son konuşuluyor. Spor a çocuğa özendirmeyle başlıyor herşey ticari değil.

Buse bir ders aldı. Biz bindiriken bilmiyor diye yönlendirmiştik hocayı deneme olsun diye. İstanbul da da 1 kez ders almıştı. Birde okulda ne kadar bindi ise fakat Buse bizi şaşırttı. Duruşu atı koşturularkenki ata uyumu öğretmenin de dikkatini çekti. Çok başarılı 1 yıldır binen çocuklarla aynı seviyede de di hoca ve yetenekli dedi. Bizimde kafamız karıştı tabi. Mersin de Atlı Spor yok. Ne yapsak bilemedik. Bakalım ilerleyen günler bize ne gösterecek.

Sevgiler

Alev

7 Kasım 2012 Çarşamba

Lamos Deresi Doktorun Yeri


Merhaba

Bu geziyi yapalı uzun zaman oldu sanki ancak yazmaya vakit bulabildim. Lamos deresi Mersin de Limonlu beldesinin biraz üzerinde bir sayfiye yeri diyebiliriz. Biz Ekim ayında gittik. Yürüyüş piknik ve hatta aylardan yaz ise suda serinlemek için ideal bir yer. Şehrin betonundan uzak bir tarafta büyük yemyeşil ağaçlar bir tarafda gürül gürül akan bir dere hava mis. Biz gitmeden önceki akşam yağmur yağmıştı bir de üzerine toprak kokusu eklenince ohhh misssss.


 
 
 

Tabi böyle bir ortamın mangalsız olması beklenemez fakat mangal yasak olsaymış iyi olurmuş. Bazı yerlerde dumandan göz gözü görmüyor. En güzeli bu mekana erken saatte gidip piknik sepetine kahvaltılıkları koyup güzel bir kahvaltı ardından yürüyüş ve mangalcılar gelmeden yeni mekanlara dogru yola çıkmak lazım :)
 
Aşağıdaki resimler Buse'min gözünden ördek olurda Buse resmini çekmez mi?
 
 

Yol üzerinden Doğal olduğu iddia edilen bal cılar keçi boynuzcular ve muzcular vardı. Biz keçiboynuzu ve Eşek muzu denilen bir muz aldık. Muzdan çok umutluydum fakat istediğim tadı bulamadım. Ufak koni gibi muzlardı fakat ne koku ne tat yoktu. Benim favorim Anamur muzu ne yapalım bir gün Anamura gidicez artık muz yemeğe :)

Güzel bir gün geçirdik. Diğer gezimiz inşallah yine Mersin in bir ilçesi olan Mut a olacak. Oradaki Kozlar yaylası. Bizde bu hafta Pazartesi günü Hürriyetin Seyahat ekinden öğrendik. Kozlar Yaylası Kasım da bir başka oluyormuş. Bu seyahat sanırım bu sefer konaklamalı olacak. Heyecanla bekliyorum göreceğim güzellikleri...

Sevgiler
Alev

5 Kasım 2012 Pazartesi

İstanbul Seyahati

Merhaba

Haftasonunda memleket hasretini sonladırıp İstanbul'a gittik. Ne yalan söyleyeyim özlemişim. Hızlıca ufak bir İstanbul turu yaptık.

Üsküdar dan Eminönüne geçtik vapurla, vapura binmeyi özlemişim. Mersin de de deniz kokusu var fakat İstanbul daki bir başka. Keşke Mersin'e de nostaljik vapur turları koysalar dedim gezerken hatta hemen bir fikir geldi. Eski bir vapuru alıp restaurant a çevirmek hem vapur gezisi hem yemek yapmak. Tabi bunun sevgili eşim ile paylaşınca Mersin'de bunun tutmayacağı bilgisini aldım. Fakat bence denenebilir. Yeniliklere açık olmak lazım.

Mısır çarsisı gezildi. Kurukahveci Mehmet Efendi den taze kahveler alındı. Mersin'deki tanıdıklara ufak tefek hediyeler aldık. Nimet Abla dan piyango bileti ve sayısal oynandı. O kadar tembelim ki bakmadım daha çıkmı diye. Belkide şuan çok zengin bir aileyiz. :)

Eminönün den Kadıköy'e geçtik. Kadıköy çarşı aynı bıraktığım gibi pek bir değişiklik olmamış. Kitapcımdan uzun zamandır almak istediğim kitaplarımı aldım. Biraz dolaştık Bahariye ye çıkamadan bir yağmur bastırdı ki kendimizi bir cafe ye zor attık. Bu havada ne yapılır Kadıköy de Patates Bira söylenir ve yağmurun yağışı seyredilir. Hele birde yanında yarin varsa ohhh değme keyfine. Yanımızda Buse de olmayınca sanki flört eden bir çiftmişiz gibi hissettik. Ortam da da gençler fazlaca olunca genç aşıklar rolune kaptırdık kendimizi :)

Kadıköy'den zorunlu bir sebepten ayrılmak zorunda kaldık ki İstanbul bize hoşgeldiniz dedi. Yağış var Cuma akşamı Taksi yok dolmuş yok ve bizim bir yere yetişmemiz gerekiyor.  İstanbul a olan özlemim hemen geri gidi verdi. Sonradan düşündüm aslında benim özlediğim İstanbul değildi. Alışkanlıklarım ve benim için değerli olan insanlardı.

Annemleri kardeşlerimi ve canım arkadaşlarımı gördüm. Kız kıza kaynatmak süper oldu. Resim yok malesef akıl edemedik. Halbuki Çiğdem her zaman hazır olurdu bu konularda ama onun da dalgınlığına geldi sanırım. Eda yı kocaman karnı ile gördüm bıraktığımda yeni hamile idi. Yakın da doğumu var. Sağlıklı sorunsuz alsın bebişini kucağına. Şenayım da super formundaydı:) Espiriler bizi öldürdü gülmekten. Onunla da yine İstanbul'un trafik macerasının bir kısmını paylaştık.  Sağolsun kocacığım hiç şikayet etmedi trafikten :) 

Benim daha önce hiç sevmediğim fakat şuan ailemizin marketi olan İKEA yı ziyaret etmeden İstanbul gezimizi sonlandıramazdık. :) Yine ıvır zıvır harika şeyler aldık. :) Üstelik İKEA Mersin de olmadığı için evimdeki çoğu aksesuar dan başka evlerde yok. :)


Bu kadar hareket arasında İstanbul'dan Lüfer yemeden  ayrılamazdım. Fakat aylardır sayıkladığım kokoreç yalan oldu. Bir daha ki sefere inşallah.

Dönüşde araba ile döndük ve güzel bir yolculuk oldu. Arada benim kullandığım zamanları saymaz isek benim için çok güzeldi. Manzaralar özellikle. uzun yıllar sonra ilk defa Bolu Dağını eski yoldan geçtik. Yurdumun sonbaharı da bir başka. Ormanlar yeşil sarı kırmızı kahverengi havada çok güzeldi şansımıza mest olduk. Fakat yeni yol açıldıktan sonra tüm tesisler yeni yola taşınmış durum da kahvaltı edebileceğimiz adam gibi tek yer kalmamış üzüldük. Eğer yoğun tatil trafiği içinde değilseniz bence İstanbul Ankara arası kesinlikle eski yoldan daha keyifli.

İste iki günde İstanbul masalı bu kadar oluyor. Daha gitmek istediğim gidemediğim yerler var. Sömestre kısmetse hepsini gezicem :)

Güzel yemekler için Annem'e komik ve sıcak sohbetler için kardeşlerime işi gücü çocuğu bırakıp beni görmeye gelen arkadaşlarıma çok çok teşekkürlerrrrr.
İyiki varsınız.

Ay duygusal mı oldum ne?

Sevgiler
Alev



19 Ekim 2012 Cuma

Pizza&Elmalı Kup


Merhaba

Haftasonları ailemizin fast food günü bütün bir hafta sağlıklı besinlerle beslendikten sonra hem kızım hem eşim için eğlencelik yiyeceklerde yapıyorum :)
Geçen haftasonuna pizza ve elmalı kup yaptım. Evdekiler tarafından pek bir beğenildi.

Pizza Tarifi

Malzemeler
5 Su Bardak Un
1,5  Su bardak süt
4 çorba kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı şeker
istenilen kadar tuz
1 Paket Instal Maya

Üzeri için
3-4 adet domates
1 biber
3 adet sosis
İsteğe bağlı ketçap
3 dilim jambon
Siyah zeytin
Hamurun üzerini örtecek kadar
Kaşkaval peyniri ve Taze Kaşar karışımı
5 Adet mantar
Çeşitli baharatlar isteğe göre

Hamuru yoğurduktan sonra 1 saat mayalanması için bıraktım. hamur büyük oldu ben bu hamurdan 2 adet pizza çıkardım. Biri Buse hanım için baharatsız acısız  mantarsız :) onun arzusuna göre malzemeleri koydum. Diğeri de bizim için. Dışarıdaki pizzalarla karşılaştırısak Buse nin ki küçük  boy  (4 dilim) bizim ki ortaboy pizza oldu. ( 6 Dilim) ve tabiki kabarık hamur. Biz öyle seviyoruz.

Üzeri için farklı seçenekler olabilir. Üzerinin bir formulu yok aslında belki bir püf verebilirim. Ben peynirleri hem tabana atıyorum hemde sebze yada et ne kullanacaksam en son onların üzerine sanki böyle yapınca daha sulu ve lezzetli oluyor. Hemde koyduğum sebzeler yanmamış oluyor.

Sonuçta resimler gibi bir görünüm ve Pizza Hut ın pizzalarına taş çıkartacak bir lezzet oluştu. Eşim dışarıda fast food yemeği yasakladı :) Bunlar daha lezzetli ve temiz diyerek :)




Diğer bir lezzet ise hem sağlıklı hem tatlı olan Elmalı Kup.

Malzemeler

Muhallebi için;
5 Su Bardağı Süt ( ben artık sütçüden doğal süt alıyorum misss)
1 Su Bardağı Toz Şeker
1 Paket Vanilya
4 Çorba Kaşığı Un

3 Adet Elma
4 Çorba Kaşığı Toz Şeker
1 Çay Kaşığı Tarçın
1/3 Çay Kaşığı Toz Zencefil
1 Çay Bardağı Kıyılmış Fındık

Elmalar rendelenir. Toz şekerle beraber pişmeye alınır. İndirmeye yakın tarçın zencefil ve fındık eklenir biraz daha piştikten sonra altı kapatılır.
Muhallebi için süt toz şeker un vanilya karıştırılır ve koyu bir kıvam alınana kadar pişirilir.

Kupların içerisine yarısına kadar önce elmalı karışımdan üzerinede muhallebiyi koyup soğumaya bırakıyoruz.

Üzeri için çekilmiş fındık ceviz yada nar kullanabilirsiniz.  Bu tariften 8 adet kup çıkıyor.
Gayet hafif ve şık bir tatlı oluyor. Hemde besleyici çocuklarımız için :)







Bu arada turşularımında bir kısmını kurdum. Fakat tarif biraz anonim kafama göre oldu. Bakalım nasıl çıkacaklar. Önümüzdeki haftanın hedefi lahana turşusu kurmak. Hatta güzel fasulye bulursam fasulye turşumu arttırıcam. Fasulye turşusu kavurması için süper lezzetli bir meze oluyor.




 
Sevgiler
 
Alev

17 Ekim 2012 Çarşamba

Kitaplar

Merhaba

Kitaplar iyi vakit geçirmek, hayal gücünü güçlendirmek, bilgi edinmek için vazgeçilmez materyaller. Benimde keyif aldığım hobilerimden biri. İş hayatından bir mola alınca kitap okumaya daha fazla vakit ayırabildim. Çalışırkende işim nedeniyle yoğun olarak kitaplar okuyordum. Fakat o kitaplar biraz daha psikolojik biraz daha kişisel gelişim konulu kitaplardı. Yaz aylarında daha çok çerez olarak nitelendirdiğimiz kitapları da okumaya vakit buldum. Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki okumuşsunuzdur yada okumak istersiniz. Her kitabın okuyan kişiye göre hissettirdikleri düşündürdükleri duygular farklı farklı tabi.

Okumaktan zevk aldığım ve serisinden sadece bir kitap okuyamadığım ki o kitap ta sırada Debbie Macomber in  Bir Yumak Mutluluk ve Mucizeler Dükkanına Dönüş. Yazarın ilk kitabı olan Mucizeler Dükkanı nıda kışın okumuştum. Okuması çok keyifli kadın hikayeleri var içinde her kadın kendinden birşeyler bulabilir. Ayrıca yazım dili nedeniyle de oldukça akıcı bir solukta okunabilecek bir kitap dizisi. Elimdeki kitapı bitirdiğimde Bahçemde Yeşeren Umutlara başlayacağım.

Diğer elime geçen  kitapta Elif Şafak Şemspare oldu. Aşk kitabını büyük keyifle okumuştum. Şemspare yi de yine aynı konu ile ilgili olduğunu sanarak aldım. Fakat öyle çıkmadı. Şemspare bir deneme kitabı kısa kısa yazılardan oluşuyor. Güncel konularda var içerisinde gazete köşe yazısı tadında bir kitap.

Hande Altaylı ilk defa okuduğum yazarlardan kitabın konusu aslında çok alışkın olduğumuz kasabadan şehire tırnaklarını kazıyarak gelen bir kadın hikayesi kitabın konusu çok bilindik olmasına rağmen kullanılan dil nedeniyle sanırım çok akıcı bir kitap çok hızlı bitti.
 
 
 
Kitap piyasaya çıkalı çok uzun zaman oldu. Fakat benim kütüphanem de ancak sıra geldi. Psikolojik kitapları seviyorum Empati de bu tip bir kitap hem biraz gizem içeriyor hemde bir çok felsefe ile ilgili bilgi veriyor. Kitabı bitirmedim hala okumaktayım.
 
Bunların dışında birde vazgeçilmezim Ayşe Kulin tabiki tabi ben Ayşe Kulin'in kitap yazma hızına yetişemiyorum. Gizli Anların Yolcusu gerçekten farklı bir hikaye özellikle bir kadının elinden bir erkek ağızı ile yazılmış olması gayet çekici. Konuda alışkın olmadığımız konulardan. Çok ayrıntı vermiycem tavsiye ederim. Hatta en kısa zamanda Bora'nın Kitabını da alıp okuyacağım bu kitabın devamı yada alıntısı şeklinde olduğunu düşünüyorum.
 
Tabi hep roman deneme okumuyorum. Bazende yemeklerle sağlıklı beslenme ile ilgili kitaplarıda okuyorum. Elimde bu konularla ilgili son kitap Karatay hocanın son kitabı Karatay Mutfağı. İçerisinde gayet besleyici ve sağlıklı yemek tarifleri içeriyor. Bunun yanında Yoğurt yapmaktan salça yapmaya kadar bir çok anneanne tarifide var.
 
Kitap yorumlarımdan şimdilik bu kadar okuduğum bu kitaplar içinden keyif almadığım olmadı. Okumakta zorlandığım ise deneme olması nedeni ile Elif Şafak'ın kitabı oldu. Onun dışındaki tüm kitapları şiddetle tavsiye ederim...
 
Sevgiler
 
Alev
 

12 Ekim 2012 Cuma

Çiçekler


Merhaba;

Bugün yemeklerden uzaklaşıp yine tutukunu olduğum  iki konudan birinden bahsetmek istiyorum. Çiçekler...

Beni tanıyanlar bilirler tam bir çiçek delisiyim. En büyük hayalimde bahçesi çok büyük olan bir ev ve kış bahçesi sahibi olmak. Toprakla uğraşmayı çok seviyorum. Çiçekler sebzeler ağaçlar yetiştirmekten daha dinlendirici birşey olamaz.

İstanbul da iken evimde bir ara 20 saksıdan fazla çiçeğim vardı. Tabi Mersin'e gelirken çiçeklerimi getiremedim ve baştan çiçek yapmaya başladım. :) büyük bir zevkle.

Orkideleri çok severim fakat oldukça nazlı çiçeklerdir. Bu yıl ilk defa orkide ürettim ve tuttu çok mutluyum. Dışarıdan biri beni görse ruh hastası sana bilir çünkü ben çiçeklerle konuşuyorum. Ben onlarla konuştukça onlarda bana çiçek açıyorlar. İster inanın ister inanmayın çiçeklere ne söylediğinizi sanki anlıyorlar ve ona göre şekil alıyorlar. Ben eskiden inanmazdım sonra kendim denedim. Bakımını aynı şartlarda yaptığım 2 orkidenin birine sevgi sözçükleri söylerken diğerine sürekli olumsuz şeyler söyledim. Bir süre sonra olumsuz enerji verdiğim çiçek çiçeklerini döktü küstü ve bir daha çiçek vermedi. Diğer sevgi sözçükleri ile konuştuğum orkidem ise kesintisiz sürekli çiçek vermeye devam etti. Bir yıl süren bir denemeydi. Çiçek yetiştirmek benim için aynı zamanda bir terapi her insanın hayatında mutlaka kötü zamanları oluyor. Şükür hepsi geçiyor ama yinede insanda izler yaralar bırakıyor. Benimde böyle bir dönemimde çiçekler bana çok yardımcı oldular.

 
Bu orkidemi yeni aldım. :)

Bu orkidem 5 yıldır bana yarenlik yapıyor. :)


Bu orkidem üretim. Nasıl ürettim?

Orkideler geliştikçe zamanla uzun sap kısımlarından yeni yapraklar ve kökler çıkarıyorlar onu zedelemeden koparığ orkide toprağına ekdiğinizde yeni orkideler edinebiliyorsunuz. Mesela ben yakın zamanda bir tane daha yapacağım. 2. resimde gördüğünüz orkidem yukarıdaki uzun çubuğunun üzerinden yeni yapraklar ve kök verdi. kökleri biraz daha uzadığında oda yeni bir saksıda yerini alacak.

Orkideler seffaf saksılarda çok az su ile yetişen bitkiler. Altında kesinlikle su birikmemesi gerekiyor eğer su birikirse kökleri çürüyor. Çok fazla güneş istemiyorlar fakat aydınlık bir ortamda olmalılar yerlerini severlerse uzun yıllar size çiçek açmaya devam ediyorlar. Ayrıca çiçeklerin büyüklüğü için de orkideler için yapılmış çiçek besininide unutmamak lazımmm.....

Bir diğer yeni yaptığım saksımda Afrika Menekşeleri. Uzun yıllar yetiştirdim ürettim. Bakımı çok kolay yapılan bir bitki. Bu sefer yeni evimde bir farklılık yaptım ve menekşelerimi normal menekşe saksısı yerine arajman saksısına 3 lü olarak diktim.
 
Böyle daha hoş oldular tek saksılarda olmaktansa :)
 


Menekşeler yapragından üreyebilen bitkiler. Büyük yapraklardan koparıp saksıya ektiğinizde sık sulama yaparak köklenmelerini sağlayabilirsiniz. Tabiri caiz ise arsız bir bitki....

Bu bitkimizde direk yakıcı güneşten hoşlanmasada yinede ya akşam ya sabah güneşi gördüklerinde çoşarlar. Birde püf vereyim eğer sürekli çiçekli olmasını istiyorsanız çiçek geliştikçe alttan yapraklarını koparın ki bitki yaprak yerine çiçeğe gidebilsin. Tabi çiçek coşturanıda unutmamalıyız. :)


Bu kadar çiçekten sonra bir de benim asıl çiçeğimin sanat eseri olan çerçevenin resmini koymadan yapamayacağım. :)

 
Yavru kuşum Buse bu çerceveyi denizden topladığı kabuklar ve yavru yengeçlerden kendi elleriyle yaptı. Benim bu konularda hayal gücüm zayıftır. Fakat kızımın el becerisi muhteşem.
 
 
Hadi kalın sağlıcakla.....
 
Sevgiler
Alev

11 Ekim 2012 Perşembe

Soyasoslu Pirzola

Selamlar;

Günler o kadar hızlı akıyor ki yazı yazmaya vakit ayıramıyorum sonrada bir sürü konu birikiyor. Ne kadar meşgul insanlarız.

Geçen cuma bir sofraya yapayım dedim ve sıvadım kolları :)

Menu de;

Soya soslu fırında pirzola
Mantar sote
Babaganuş
Zeytinyağlı Barbunya


Soya soslu pirzola tahminimden süper oldu. Nasıl mı yaptım?

Önce pirzolaları 1 soğan 4 kaşık soyasosu 4 kaşık zeytin yağ kararbiber kırmızı biber ile marine ediyorsunuz. Bu karışım 4-5 saat buzdolabında bekliyor. Soğanları küçük küçük doğruyoruz rende yapmıyoruz ki acı su tadı gelmesin.

 
 
Yanına garnitür olarak fırında patates yapmak için patatesleride ( istediğiniz kadar patates kullanabilirsiniz ben 3 patatesten yaptım.) elma dilimi şeklinde kesip zeytinyağ tuz kararbiber ve kırmızı biber ile marine ediyoruz. Etlerde marine olduktan sonra hepsini aynı tepsiye dizip 200 derece ırında yaklaşık  25-30 dk pişiriyoruz.
 
 
 
Piştikten sonra yumuşacık etlerimiz ve sağlıklı patateslerimiz oluyor. Tabi patates kızartmasının yeri ayrı fakat sağlık için bu şekilde pişirmek daha iyi .
 
 
Babaganuş diye bahsedilen yemek aslında bizim bildiğimiz patlıcan salatası. Her yerde farklı yapılıyor. Ben İstanbul da babaganuşu hep etli sıcak bir kebap olarak yedim. Fakat burada işler değişti :)
 
 
Öncelikle patlıcanlarımızı közlüyoruz.  Mucizevi alet gözmatikle :)

 
Patlıcanları soyup ezdikten sonra bir miktar zeytin yapı ile dinlendirdim. Bu aradada içi için bir kırmızı soğanı piyazlık kestim. 2 diş sarmısak 1 çok sulu olmayan domates 1 adette köy biberini ufak ufak doğradım. Hepsini karıştırdıktan sonra üzerine maydanoz ve limonun ekleyip servise hazırladım.  :)


 
 
Babaganuş arap mutfagına ait bir yemekmiş ve sevgili eşim yedikten sonra Arap olsan ancak bu kadar güzel yapabilirdin diye söyleyince bende zevkten dört köşe oldum tabi :) Yöresel yemeklerde eğer ondan tam not geliyorsa içim rahat ediyor :) Halbuki yemek konusunda kendime güvenim tam :) çokda alcak gönüllüyüm :) Ama yemeğimi yiyen arkadaşlarımın yorumu böyle ben ne yapayım.
 
 
Bunların yanına birde mantar yapayım dedim. Ben çok seviyorum mantarı her yemekte kullanıyorum. Fakat her seferinde de farklı farklı yapıyorum nedendir bilinmez.
 
Bu seferki mantarımın içinde piyazlık doğranmış soğan biber ve biber salçası kullandım ve tabiki mutfağımın vazgeçilmezi baharatlar :)
 
Önce soğanlarımı zeytinyağında biraz kavurduktan sonra biberleri ekledim. Ateş harlı ve tavam sıcak iken mantarları ekledim. Tavanın sıcak olması bir püf nokta sıcak tavaya atılan mantarlar sulanmıyor suları içinde kalıyor ve daha lezzetli oluyor.
Normalde bu yemeği yaparken içine domates koyarım fakat bu sefer koymak istemedim daha kuru bir meze olmasını istedim ve yeni gözdem olan biber salçasını ekleyerek pişmeye bıraktım. Pişene yakın üzerine bir kaçık tereyağ bıraktım ki bu lezzetine lezzet katıyor.  En kısa zamanda deepfreeze ime baharatlı tereyağda yapıp koymayı hedefliyorum. Fakat önce Urfa ya gidilecek ve tereyağının hası sade yağ alınacak :)
 
 
  
Yemeklerim bittikten sonra soframı kurdum. Soframın son halini çok sevdim :) Böyle sofralar kurmayı seviyorum hele birde kalabalıkla paylaşılıyorsa biz bu akşamlık 2 kişi paylaşacağız. İstanbul dayken çok daha kalabalık sofralarım oluyordu :)


Bunlarda fırından yeni çıkmış ekmeklerim. Tarifini daha önceki yazımda paylaşmıştım.


Bu kadar uğratıktan sonra eserimi görmek istedim. :)

Resim by BUSE :)

Hadi bize afiyet olsun.

Sevgiler
Alev

2 Ekim 2012 Salı

Güney Fransa ya devam

Nice de alış veriş yapıp yemek yedikten sonra otelimize döndük. Ertesi gün Cannes a doğru yola çıkacağız erkenden hem gezeceğiz hem denize gireceğiz.
 
Pizza yı ve makarnayı Fransızlar daha iyi yapıyor desem iki akşamda çok lezzetli makarna ve pizzalar yedik tabi güzel şaraplar eşliğinde. Uzun zamandır içmediğim pembe şarabında yeniden hatırlamış olduk.
 
Sabah 6 da kalkıp kendimiz yollara vurduk yine ve saat 7 olmadan Cannes a varmıştık. Neden mi o kadar erken kalktık. Trafiğe takılmamak için fakat bu seferde çok erken gittik. Hiç bir yer açılmamış kahvaltı edecek yer bile yok. Turist çift ne yapar :) sabahın henüz 7 si olmamışken bir fırın bulur Fırında bulduğu sandwichlerden bir tane bir de zeytinli ekmek bide bize sevabına sallama çay sattılar ohhh kahvaltı olayı bitti gitti. Bu arada bu yemek işine tüm carefourların yerini öğrendik :)
 

İşte meshurrr kırmız halı ve ünlü şahsiyet ben :)

 
Cannes daki Grand Auditorium plajı sabah saat 7 olunca bomboş tabi.
Baktık hava daha denize girilecek gibi değil hava serinken Cannes da gezmek istediğimiz yerler vardı. Grasse Kasabası ve parfum fabrikası.
 
 Parfum fabrikası ilginçti. Çalışır durumda içeride ki kokuları anlatamam. Benim biraz başımı ağrıttı. Fakat en çok dikkatimi çeken ilkbahar da Mersin i kokusu ile etkisi altına alan turunç çiçeklerini fabrikada çuvalların içinde görmek oldu. Esansları koklamak da harikaydı.

 
 
Ve artık deniz vakti Cannes sahilleri sabahki halinden eser yok istila istila :) 2 saat kadar denizde kaldık. Güneşlendik ve sanki Türkiye de hiç yanmamış gibi kömür karası olduk. Nasıl bir güneş anlamadım. Ama denizini sevmedik. Bizim sahillerimiz de daha güzel denizler var. :)

 
Denizden sonra Nice geri döndük. Nice de Parc Phodenix i gezmekdi hedefimiz sonrasında da otele gidip uyumak :)
 
Parkta çok güzel bitkiler vardı. Değişik hayvanlarda mutlaka görülmesi gereken bir yer bence Nice gitmişken. Pembe filamingolara bayıldık. Örümcekler muhteşem di. Çiçekleri zaten saymakla bitiremem.  Bir çok resim var fakat ben sınırlı sayıda paylaşabilicim.


 
Nice deki son gecemizde güzel bir yemek yedik ve erkenden otelimize gidip uyuduk. Tüm tatil boyunca erken yattık. Bunun bir sebebi çok gezmemiz bir sebebide benim hastalanmam oldu. Hayatımda ilk defa hastalanıp araba da yol boyunca dinlenip sonra sanki hastalık yokmuş gibi gezdim. İtalya da bir eczaneden aldığımız ilacında hakkını yemek lazım. Parasetamol içerikli bir ilaç biraz uyku yaptı ama balayımızı kurtardı :)
 
 
Seyahatimiz İtalya ya dönüş ve tatilin 2. bölümüne doğru devam etti. Tatilin 2. bölümünü de daha sonra yazacağımmm.
 
 
Sevgiler
 
Alev