8 Nisan 2013 Pazartesi

Kısa Bir Hikaye


Güzel bir sahil kasabası deniz günbatımı ve iki insan aşık sevgidolu bir okadar karışık dost olmayı becerebilmiş iki insan. Herşeyden herkesten uzakta sadece onlara ait olan bir dünyada birbirlerinin mutluluğu için savasan iki insan.

Bir çok paylaşım, geçmiş gelecek haz sevinç, üzüntü, tutku, sıkıntı, hayatın tüm gerçekleri ve herşeye rağmen birbirine sahip olmaya çalışan iki insan....

Belki hayatlarında, akıllarının ucundan geçmeyen bir hikayenin iki kahramanı..


Başbaşalar, yalnızlar ve her istediklerini gerçekleştirebileceklerini bilerek oradan oraya savruluyorlar.

Bir yemek masası kahramanlar karşılıklı ikiside aslında biraz hüzünlü biraz buruk biraz yaralı aynı zamanda göz göze olmaktan mutlu saniyeleri paylaşmanın tadını çıkarmaya çalışıyorlar.. Çünkü birbirlerine hep eksikler eksikliklerini tamamlamak için saniyeleri sayıyorlar tam olmak bir bütün olabilmek için..

Dışarıdan bakıyorum bir masa iki insan gözleri kenetli sevgi dolu sıcak. Çocuk; güzel ,derin ve anlamlı bakışlarıyla bakarken kız karşısında eriyor. Kız çok mutlu gözleri parlıyor o anın hiç bitmesini istemedikleri her hallerinden belli...

Hafif bir pişmanlıkta var hareketlerınde hallerinde sebebi daha önce karşılaşamamış olmak belkide geç karşılaşmış olmak. Çünkü dışarıdan bu kadar masum ve güzel aşk yaşayan iki genç insanın aslında hiç de göründüğü gibi olmaması arkalarında bıraktıkları insanlar olması, genel kurallara göre yanlış ama birbirleri için doğru gibi görünen bir yolda yürüyen iki insan olmaları...

İçlerinde belki bu aşkı doya doya yaşayamamanın verdiği bir sıkıntı sevgilerini tüm dünyaya ilan edemedikleri için herşeyi içlerinde yaşayıp bitirmeleri gerektiği düşüncesi...

Masumlar belki yanlış zamanlarda yanlış yerlerdeydiler belki de doğru zamanda doğru yerdeler.

Dalga sesleri uzakta yanan ışıklar konuşmalarını bazen kesiyor ve onları uzaklara alıp götürüyor; gördüğüm manzara muhteşem deli gibi aşık iki insan dalgalar ışıklar ve yıldızlar imrendirecek kadar güzel..... kim böyle bir şeyi yaşamak istemezki....

Gülüyorlar ara ara böyle bir gülmek görülmemiştir bir birlerine bakarken gözlerinin içi gülüyor...

Mutluluğu, duyguları yaşayabilecekleri, kendilerine ait mekanlarındalar artık. Çocuk çok romantik kızı dışarı sürükleyip yıldızların altında sevgisini ölümsüzleştirme isteği içinde kız çocukla heryerde ölümsüz  herşey yanıyor dünya yanıyor şahidi gökyüzünde parıldayan binlerce yıldız...


Paylaştıkça artıyor istekleri özlemleri gözleri hiç birşey  görmüyor birbirlerini yakıyorlar sarıyorlar yandıkça yanıyorlar....

Duygu yükünü hislerinin ağırlığını daha fazla taşıyamayıp kız kopuyor hüzünü, mutluluğu, ayrılığı sahip olmayı, sahip olamamayı güveni, gücü, sevgiyi bulduğu yerde duyguları daha da derinleşiyor göstermek istemeyerek belli etmeden iki damla akıyor gözlerinden kalbine. Ama beceremiyor saklamayı yakalanıyor çünkü çocuk ona hakim her hareketinden nefes alışından bile farkediyor herşeyi....

Aslında mutlular ama bir yandanda üzgünler  tamamiyle birbirlerinin olamamanın verdiği hüzün ve üzüntü. Karışıklar çocuk belki kendini suçluyor ; ben  sebep oluyorum onun gözyaşlarına; buruluyor  aynı şeyleri oda hissetmek istiyor belki belki hissedemediği için belkide hissettiği halde karşılık veremeyeceği onu engelleyen şeyler olduğu için suçluyor kendini. Sevdiğini üzdüğünü düşündüğü için oda üzülüyor. Ama kız onun yüzünden üzüldüğünü düşünmüyor. Yaşadığı duyguların yoğunluğuyla taşımakta zorlandığı yüklerin ağırlığıyla  yapıyor  belkide bunu yaptıklarını konuşmalarını degerlendiriyor. Belki yanlış değerlendiriyor belki bulunduğu durumu kabul edemiyor belki çaresizliğine akıtıyor gözyaşlarını belki sabah olduğunda yine bir kayıp yaşayacağını bildiği için akıtıyor gözyaşlarını. Aynı zamanda bir çok duyguyu birden yaşayıp taşıyor.

İlişkilerin de sürekli  kazanma ve sürekli  kayıp var. Her buluşmaları şölen her ayrılışları tükeniş.... Ama çok güzeller herşeye rağmen gönülleri güzel gözleri güzel paylaştıkları güzel .....


Beklentileri çok küçük aslında hayattan hayat onlara güzel yüzünü gösterecek mi? bilinmez hayatı tekrar deneyecekler mi? oda bilinmez.

Her hikayenin sonunun mutlu bitmesi gerekiyor böyle güzel bir hikaye ise daha da güzel bitmesi gerekiyor ama suan bu hikaye bitmeyecek farklı mekanlarla farklı duygularla hikaye yazılmaya devam edilecek.....
 

Sevgiler

Alev

2 Nisan 2013 Salı

Sinema&Kitap

Merhaba
Son zamanlarda bir çok film izledim. Ödüllü ödülsüz fakat izlediğiniz her filmide beğenmiyorsunuz ne yazık ki.

Dün akşam izlediğimiz bir filmi tavsiye etmek istiyorum.

Medyum
Oyuncular : Robert De Niro, Cillian Murphy, Sigaurney Weaver

Filmin konusu bir profesor ve asistanının psişik olayların kandırmaca üzerine kurulu olduklarını kanıtlamak için yaptıkları çalışmalara odaklanıyor.

Film i izlemeye ilk başladığımızda hadi be nasıl bir film almışız hiçde tarzımız değil konusuna bakmadık mı gerilim mi bu falan diye eşimle konuştuk sonra bir şans verelim dedik. İyi kide vermişiz. Konunun ilk başlangıçla alakası yok :) Sizde bizim gibi aldanıp izlemeden bırakmayın. Sonu benim hayal ettiğim gibi bitmedi fakat yinede değişik bir hikayeydi.


Şuan okumakta olduğumuz bir kaç kitaptan da bahsetmek istiyorum. Sağ olsun sevgili eşim beğeneceğimi tahmin ettiği kitapları idefix den sipariş vermiş. Bir koli kitap geldi.

Hemen başladım okumaya elimdeki kitapları bırakarak. Bu aralar biraz fazla maymun iştahlıyım. Başlıyorum fakat bitiremiyorum kitapları sonunda karar verdim sorun bende değil kitapların konularındaymış meğer se canım psikolojik kitaplar okumak istiyorumuş.

Şuan tavsiye edeceğim kitap Bir Psikiyatristin Gizli Defteri yazarı Gary Small- ve Gigi Vorgan. Yazarlar gerçekten psikiyatris ve vakalarını kendilerinide eleştirir bir şekilde kaleme almışlar. Psikolojik kitap sevenlere duyurulur.

İkinci kitap ise yine koliden çıkan ve şuan eşimin okuduğu hatta sadece okumak demiyelim okurken gülme krizilerine girdiği Benim de Söyleşeyeceklerim var ( İki) adlı kitap yazarı Umut Sarıkaya. Kendisini uykusuz dergisinden hatırlayabilirsiniz. Eşim okurken gülme krizine girince bir de sesli oku diyerek bende aynı gülücükleri paylaşıyorum. Fakat kendimde okuyacağım. Yazım dili basit basit şeylerle dalga geçilmiş fakat espiriler güzel :) Akşamları yatmadan okunmasını tavsiye ederim uykuya gülerek dalıyor ve güzel rüyalar görüyorsunuz :)

Aldığımız diğer kitapları da daha sonra kritik edeceğim. Sabırsızlanıyorum diğerlerine başlamak için.

Sevgiyle kalın

Alev




Koku


Merhaba

Baharın gelmesiyle birlikte bir çok koku yayıldı ortalığa. Tabi bu kokular bazen her insanın hissedebileceği kokular olmuyor. Ben hayatımı değiştirmemle beraber tatları kokuları görüntüleri çok daha iyi alır oldum sanki öyle hissediyorum. Hatta bazen hislerimin bile değiştiğini görebiliyorum ve seviniyorum.

Malum Mersin turunç kokuları ile bezendi. Haftasonu Mersin den Tarsusa gidene kadar otoyolda camlarımız açıktı. Özellikle otoyol dedim çünkü alışılmışın aksine otoyol egzoz değil mis gibi turunç kokuyordu. İşin komik tarafı akşam dönüşte yine camlarımızı açtığımızda bu sefer şehir turunç artı kebab kokuyordu. :) Bu memlekete özgü kokular bunlar bunları çoğu yerde hissetmeniz mümkün değil. Eşimle yolda göz göze geldik ve gülmeye başladık. Turunç üzerine kebab kokusunu alınca.

Malesef evinmizin bahçesinde turunç yok. Büyük bir hata yapıp bahçeyi bu ağaçtan mahrum bırakmışlar. Oysa şimdi balkonda oturununca mis gibi deniz kokusuna birde turunç kokusu eklenirdi ki keyif üzerine keyif olurdu.

Hava sıcak buralarda ama kasvetli basık. Çöl tozu denilen bir durum var buralarda Mardin ve Urfayı daha çok etkiliyor ama hava dalgaları ile buralara kadar geliyor. Yağmur yağmasından korkuyorum çünkü her yer sarı turuncu olacak yağmurla birlikte fakat tabiki çıkacak olan toprak kokusu herşeye değer.

Buralara geldiğimden beri yaşadığımı hiseder oldum. Bir yandan da ne kadar geç kaldığımı anladım keşke buralarda doğsaymısımda bu güzel tabiatı insan eliyle bozulmadan önce de görebilseymişim. Tek tesellim hala gencim ve hayalimdeki doğal güzellikleri yapabilecek gücüm var. Tek ihtiyacım olan bir bahçe ve kendi ellerimle dikebileceğim turunç ağaçları. Şu an kısıtlı imkanlarla da güzel yaşanır diyerek balkonuma limon yada bulabilirsem turunç ağacı dikme hedefim var. Baharda bu mis kokuları evimin içine doldurabileyim diye.

Biraz önce bu yazıyı yazma ilhamı aldığım konu ise belkide size gülünç gelecek. Biraz önce Semizotu yemeği pişirdim. Kimi yörelerde pirpirim diye de geçer. Bahar gibi kokan başka bir sebze bence. Yemek piştikten sonra mutfağımı saran koku bunu yazmalısın dedi. Bu senin hayatında ilk defa pişirdiğin semizotu yemeği değil. Fakat belkide ilk defa kokusunu aldığımda beni gülümsetip yaşadığıma sükrettiren içimde bahar kıpırtılarına sebep olan bir yemek oldu.

Kokular bana çok şey anlatır. Zihnim aldığı kokuyu hemen bir olay ile  birleştirir ve ne zaman aynı kokuyu alsam o an o kişi yada o olay aklıma gelir. Sanırım çoğu insana oluyordur. Hemen o an a giderim. Bu kokuda bugün hafızama bir başka yerleşti. artık her pişirişte o an hissetiğim tazeliği güzelliği ve mutluluğu anımsıycam.

Hayatımın bu dönemimde yaşadığımı hisseder oldum dedim ya gerçektende kendimi çok saf ve temiz hissetmeye başladım. Geçen bir sohbette eşimede söyledim. Hayatımın en saf en net en temiz dönemini yaşıyorum diye. Hayatımda iş olmayınca görüşmek zorunda olduğum ama keyif almadığım insanlar  olmayınca entrika yok, dedikodu yok, hırs yok, sinir yok insan ister istemez saflaşıyor. Bu yazdıklarımı modern çalıma hayatında ve büyük şehirlerde yaşayıp ta benim hayatım asla yer almıyor diyemeyiz. İnsan istemesede içinde kötü duygular barındırıyor. Fakat şimdi hayat benim için öyle değil. İnsanlar yaşadığı ortamlara göre değişiyor bazen gelişiyor bazende geriliyormuş bunu anladım.


İlk defa bu baharla mutluluğu kokladım sanırım. Şimdiye kadar mutluluk tanımı yaparken gelip geçicidir bazen piyango gibi vurur derken aslında çok büyük bir yanılgıya düştüğümü farkettim. Hatta sanırım hayatımda ki çoğu olayı değerlendirirken yanılgılarım olmuş şimdi çok daha duru bir gözle görebiliyorum. Mutluluk insanın kendi üretebildiği birşey.

Eskiden aldığım kokuların bir anlamı yokken şuan aldığım her çiçek kokusu, her yemek kokusu beni mutlu ediyor ve şükretmeye sevkediyor. İstanbul dan ayrıldığımdan beri çok daha fazla şükreden bir insan oldum. Her sabah şükredecek bir sürü sebeple uyanıyor her akşam şükredecek bir çok konu buluyorum.


Sizlerede güzel kokulu mutluluk kokan günler dilerim.

Sevgiler

Alev