19 Kasım 2012 Pazartesi

Narenciye Festivali

Merhaba

Bu haftasonu Mersin'de Narenciye Festivali yapıldı. Hazırlıklar 1 hafta öncesinden yapıldı. Sahil şeridinin büyük bölümünü narenciyeler ile bezediler. 70 ton narenciye kullanılmış söylenene göre.

Benim gibi İstanbul'lu biri için festival ve narenciyelerden yapılan figürler harikaydı. Buse ve ben hayran hayran izledik her figürü. Yurtdışın dan da bir çok dans ve gösteri grubu getirilmiş. Bu yıl 3. su yapılıyormuş. Gerçekten çok keyifliydi. Sahil bu kadar kalabalığı başka bir zaman görmedi :)

Bugünde festival den kalan tüm fikürler çoluk çocuk tarafından söküldü :) heryer greyfurt:) Sahil greyfurt la dolu fakat pazarda bir tane bile satılmıyor bu da ayrı bir ironi :) Bir başka ironide ağaçların üzerinde bol narenciye olmasına rağmen paza ve marketler de satılan meyvaların azlığı.

 
 

 
 




Gecen sene de sahit olmuştum. İstanbul da pazarlarda limonun kilosu 4 TL kadar çıkmıştı ve buradaki ağaçlar toplanmamış limonlarla doluydu. İnsanlar narenciye bahçelerini bozup ev yapıyorlar çok acı. Nefes alacak yaşanacak yer sayısı gün geçtikçe azalıyor. Bir arkadaşım narın pahalı olduğundan bahset miş Çiğdem kulakların çınlasın nar burada 1 TL :)


Diğer haftasonu faaliyetimiz Mersin Üniversitesi ne gitmek oldu. Buse yi cimnastiğe yazdırdık. haftasonları artık cimnastiğe gidicek. Biz de bu fırsattan istifade Buse nin ders saatleri ne denk getirebildiğimiz Tenis dersi almaya başlayacağız. Aile boyu spor. Fiyatlar uygun. Aylık 75 Tl cimlastik  tenis ders başına iki kişi 50 TL. Sanırım küçük yerde yaşamanın avantajları hem tesisler çok iyi durumda hem de fiyatlar gerçekten uygun.

Pazar günü de Adana'ya doğru uzandık. Gitmeden de Tarsus a Büyük Babaneye uğrayıp mis gibi kahvaltı yaptık. elde yapılmış ıspanaklı kekikli börek şahaneydi. Arabayı bizim için hazırlanmış içli köfte zeytin turşu ve tabiki börekle doldurup verelini Adana.....

Adana da Turunc Cup tenis turnuvasının final gününe katıldık. Final oynayacak bir arkadaşımızın tenis macını izledik çok keyifliydi. Arkadaşımız kazandı ve kupasını aldı:)

Turnuva Adana Atlı Spor klubunde gerçekleşiyordu. Bizim de orayı görme ve gezme fırsatımız oldu. Mekan çok güzel tenis kortları basket sahaları ve tabiki at binme alanları haralar ve çocuklar için binicilik eğitimi veriyorlar. Hafta sonları dinlenip yürüyüş ve spor yapılabilecek çok güzel bir yer gürültü yok karkaşa yok. Heryer ağaçlık hava mis gibi.

Tenis macını izlemeden önce Buse yi at binmeye götürdük. Ben çocukları atabindirip biraz eğlendiriyorlar sanıyordum. Fakat ciddi ciddi ders veriyorlar.

Bu yörede dikkatimi çeken başka bir şeyde insanlar bu tip aktiviteler için öncelikle para demiyorlar.  İstanbul daki at binme alanlarında çocuğu atın üstüne bindirmeden direk kasaya yönlendirip fiş kesip para alıyorlar. Burada öyle birşey yok. Cimlastikte de aynı şey oldu. Önce çocukları alıyorlar. sorgu sual yapılmıyor aktiviteler yapılıyor. Para işi en son konuşuluyor. Spor a çocuğa özendirmeyle başlıyor herşey ticari değil.

Buse bir ders aldı. Biz bindiriken bilmiyor diye yönlendirmiştik hocayı deneme olsun diye. İstanbul da da 1 kez ders almıştı. Birde okulda ne kadar bindi ise fakat Buse bizi şaşırttı. Duruşu atı koşturularkenki ata uyumu öğretmenin de dikkatini çekti. Çok başarılı 1 yıldır binen çocuklarla aynı seviyede de di hoca ve yetenekli dedi. Bizimde kafamız karıştı tabi. Mersin de Atlı Spor yok. Ne yapsak bilemedik. Bakalım ilerleyen günler bize ne gösterecek.

Sevgiler

Alev

7 Kasım 2012 Çarşamba

Lamos Deresi Doktorun Yeri


Merhaba

Bu geziyi yapalı uzun zaman oldu sanki ancak yazmaya vakit bulabildim. Lamos deresi Mersin de Limonlu beldesinin biraz üzerinde bir sayfiye yeri diyebiliriz. Biz Ekim ayında gittik. Yürüyüş piknik ve hatta aylardan yaz ise suda serinlemek için ideal bir yer. Şehrin betonundan uzak bir tarafta büyük yemyeşil ağaçlar bir tarafda gürül gürül akan bir dere hava mis. Biz gitmeden önceki akşam yağmur yağmıştı bir de üzerine toprak kokusu eklenince ohhh misssss.


 
 
 

Tabi böyle bir ortamın mangalsız olması beklenemez fakat mangal yasak olsaymış iyi olurmuş. Bazı yerlerde dumandan göz gözü görmüyor. En güzeli bu mekana erken saatte gidip piknik sepetine kahvaltılıkları koyup güzel bir kahvaltı ardından yürüyüş ve mangalcılar gelmeden yeni mekanlara dogru yola çıkmak lazım :)
 
Aşağıdaki resimler Buse'min gözünden ördek olurda Buse resmini çekmez mi?
 
 

Yol üzerinden Doğal olduğu iddia edilen bal cılar keçi boynuzcular ve muzcular vardı. Biz keçiboynuzu ve Eşek muzu denilen bir muz aldık. Muzdan çok umutluydum fakat istediğim tadı bulamadım. Ufak koni gibi muzlardı fakat ne koku ne tat yoktu. Benim favorim Anamur muzu ne yapalım bir gün Anamura gidicez artık muz yemeğe :)

Güzel bir gün geçirdik. Diğer gezimiz inşallah yine Mersin in bir ilçesi olan Mut a olacak. Oradaki Kozlar yaylası. Bizde bu hafta Pazartesi günü Hürriyetin Seyahat ekinden öğrendik. Kozlar Yaylası Kasım da bir başka oluyormuş. Bu seyahat sanırım bu sefer konaklamalı olacak. Heyecanla bekliyorum göreceğim güzellikleri...

Sevgiler
Alev

5 Kasım 2012 Pazartesi

İstanbul Seyahati

Merhaba

Haftasonunda memleket hasretini sonladırıp İstanbul'a gittik. Ne yalan söyleyeyim özlemişim. Hızlıca ufak bir İstanbul turu yaptık.

Üsküdar dan Eminönüne geçtik vapurla, vapura binmeyi özlemişim. Mersin de de deniz kokusu var fakat İstanbul daki bir başka. Keşke Mersin'e de nostaljik vapur turları koysalar dedim gezerken hatta hemen bir fikir geldi. Eski bir vapuru alıp restaurant a çevirmek hem vapur gezisi hem yemek yapmak. Tabi bunun sevgili eşim ile paylaşınca Mersin'de bunun tutmayacağı bilgisini aldım. Fakat bence denenebilir. Yeniliklere açık olmak lazım.

Mısır çarsisı gezildi. Kurukahveci Mehmet Efendi den taze kahveler alındı. Mersin'deki tanıdıklara ufak tefek hediyeler aldık. Nimet Abla dan piyango bileti ve sayısal oynandı. O kadar tembelim ki bakmadım daha çıkmı diye. Belkide şuan çok zengin bir aileyiz. :)

Eminönün den Kadıköy'e geçtik. Kadıköy çarşı aynı bıraktığım gibi pek bir değişiklik olmamış. Kitapcımdan uzun zamandır almak istediğim kitaplarımı aldım. Biraz dolaştık Bahariye ye çıkamadan bir yağmur bastırdı ki kendimizi bir cafe ye zor attık. Bu havada ne yapılır Kadıköy de Patates Bira söylenir ve yağmurun yağışı seyredilir. Hele birde yanında yarin varsa ohhh değme keyfine. Yanımızda Buse de olmayınca sanki flört eden bir çiftmişiz gibi hissettik. Ortam da da gençler fazlaca olunca genç aşıklar rolune kaptırdık kendimizi :)

Kadıköy'den zorunlu bir sebepten ayrılmak zorunda kaldık ki İstanbul bize hoşgeldiniz dedi. Yağış var Cuma akşamı Taksi yok dolmuş yok ve bizim bir yere yetişmemiz gerekiyor.  İstanbul a olan özlemim hemen geri gidi verdi. Sonradan düşündüm aslında benim özlediğim İstanbul değildi. Alışkanlıklarım ve benim için değerli olan insanlardı.

Annemleri kardeşlerimi ve canım arkadaşlarımı gördüm. Kız kıza kaynatmak süper oldu. Resim yok malesef akıl edemedik. Halbuki Çiğdem her zaman hazır olurdu bu konularda ama onun da dalgınlığına geldi sanırım. Eda yı kocaman karnı ile gördüm bıraktığımda yeni hamile idi. Yakın da doğumu var. Sağlıklı sorunsuz alsın bebişini kucağına. Şenayım da super formundaydı:) Espiriler bizi öldürdü gülmekten. Onunla da yine İstanbul'un trafik macerasının bir kısmını paylaştık.  Sağolsun kocacığım hiç şikayet etmedi trafikten :) 

Benim daha önce hiç sevmediğim fakat şuan ailemizin marketi olan İKEA yı ziyaret etmeden İstanbul gezimizi sonlandıramazdık. :) Yine ıvır zıvır harika şeyler aldık. :) Üstelik İKEA Mersin de olmadığı için evimdeki çoğu aksesuar dan başka evlerde yok. :)


Bu kadar hareket arasında İstanbul'dan Lüfer yemeden  ayrılamazdım. Fakat aylardır sayıkladığım kokoreç yalan oldu. Bir daha ki sefere inşallah.

Dönüşde araba ile döndük ve güzel bir yolculuk oldu. Arada benim kullandığım zamanları saymaz isek benim için çok güzeldi. Manzaralar özellikle. uzun yıllar sonra ilk defa Bolu Dağını eski yoldan geçtik. Yurdumun sonbaharı da bir başka. Ormanlar yeşil sarı kırmızı kahverengi havada çok güzeldi şansımıza mest olduk. Fakat yeni yol açıldıktan sonra tüm tesisler yeni yola taşınmış durum da kahvaltı edebileceğimiz adam gibi tek yer kalmamış üzüldük. Eğer yoğun tatil trafiği içinde değilseniz bence İstanbul Ankara arası kesinlikle eski yoldan daha keyifli.

İste iki günde İstanbul masalı bu kadar oluyor. Daha gitmek istediğim gidemediğim yerler var. Sömestre kısmetse hepsini gezicem :)

Güzel yemekler için Annem'e komik ve sıcak sohbetler için kardeşlerime işi gücü çocuğu bırakıp beni görmeye gelen arkadaşlarıma çok çok teşekkürlerrrrr.
İyiki varsınız.

Ay duygusal mı oldum ne?

Sevgiler
Alev