Merhaba
Yazdım.Sonra sildim. Yeni yıla böyle bir yazı yakışmayacağı için. Yeni Yıl bana ve çekirdek aileme çok güzel şeyler getirecek hissediyorum. Bunu gerçekten hissediyorum. Umarım çevremdeki insanlarda mutlu olmayı becerebilirler.
Bu yıla biraz buruk biraz hüzünlü girdik. Fakat herşey insanlar için başımıza her geleni kabullenmeyi bilmek gerekiyor.
Ben bu aralar etrafımdakiler için üzgünüm. İşin kötüsü de elimden hiç birşey gelmiyor.
Bu aralar Buse ye çok takılıyor kafam. Anne olmak zor iş. Her yaşının farklı bir zorluğu var. Derslerle arası hiç hoş değil. Okulun çok gereksiz olduğunu düşünüyor. Vakit kaybı imiş. Aslında kesinlikle katılıyorum fakat ona birşey diyemiyorum.
Çocuklarımız bilgisayar ve uzay çağı çocuğu fakat ne yazık ki bizim ülkemizin eğitim sistemi yontma taştan kalma.
Kızım ısrarla okumayı sevmediğini söylüyor ve okumayı red ediyor ve tabi yazmayıda. Şu el yazısını çıkaranın taaa...... isteyen istediği gibi doldursun. Ne ben okuyabiliyorum ne kendisi yazdıklarını yazısı çok fena. Malesef te öyle bir tempo ile ilerliyor ki dersler ne okumasına nede yazısına takviye yapabilecek zaman kalmıyor. Dersler ödevler ödevler.....
Adım gibi biliyorum bu öğrendikleri hiç bir işe yaramayacak. Akademik anlamda başarılar sağlaması ileriki hayatında onu mutlu kendine güvenli ve hayatta başarılı bir birey yapmayacak. Ama yinede system bu şekilde olduğu için zorlamayada mecburum.
Zekası az olsa diycem ki bu çocuğum kapasitesi bu kadar yapılacak birşey yok. Fakat zeka ile ilgili bir sıkıntımız yok. Tek olay derslerin eğlenceden uzak oluşu. Üstelik okulun bunu bizden bekliyor olmasıda ayrı bir trajedi. Bana okumayı zevkli hale getirecek birşeyler yapmamı söylüyorlar fakat o şeyler neler malesef bulamıyorum. Senelerce öğretmenlik yapmış ve bu işin eğitimini almış insanların tek tavsiyesi bu. Bol bol okutun ve eğlenceli hale getirin. Mesela takla atarken okutsak :)
Kızımın kendi anlattığı; Anne hayat bilgisi ve Türkçe de o kadar sıkılıyorum ki bir bakmışım hayallere dalmışım. :) Güler misin ağlarmısın?
Üstelik bu çocuk söz de şanslı çocuklar arasında özel okula gidiyor. Fakat okul daki öğretmen daha sınıftaki 20 çocuğa etkili dinleme yapmayı bile becerememiş durumda. Öğretmen toplantıda anlatıyor. Ben bu çocukları anlayamıyor. Ders te bir türlü oturamıyorlar ( put gibi). Hep bir hareket hep bir hareket. Neden acaba ? Acaba bu çocuklar sürat zamanı teknoloji çağı çocukları olabilir mi?
Bizim zamanımız daki put gibi duran etkisiz tepkisiz çocukları şimdi aynı sıralarda beklemek doğru mu?
Velhasıl ben doğru cevapları biliyorum fakat elimden birşey gelmiyor.
Şimdi aklı başında sosyal kendine güvenen bir çocuk mu yetiştirmek lazım. Yoksa bazı ailelerin yaptığı gibi soluk aldırmadan ders çalış dersane kurs kitap test mi yapmak lazım.
İşte bende tüm bunların ortasındayım.
Benim okulum da fena gitmiyor. Fakat eğitimdeki bozukluk her yerde aynı ha ilkokuldasın ha yüksek lisans hiç farketmiyor. Acı gerçekte bu zaten. Kendi çabanla ne yapabiliyorsan o kadarsın.
Neyse yeni yıl yazısından çok şikayet gibi oldu fakat yaşanan gerçeklerden kaçamıyor insan hele bir de anne ise. Hep bir soru hep bir soru daha iyi ne yapabilirim.
Sevgiler
Alev
2 Ocak 2014 Perşembe
7 Kasım 2013 Perşembe
Hasret
Merhaba
Bugün hava biraz bulutlu buralarda. Galiba biraz da istediğim gibi
Biraz romantik biraz melankolik yazmak istedim.
Hasret
Yoksun ya kaç gündür.
Yarımım
İlkdefa ayrı kalmıyorum senden ama sanki ilkmiş gibi gidişinin boşluğu
Ne kadar çabuk alışıyor insan sana ve ne kadar zor, kabulleniyor ayrılığı
Sonunda kavuşmak olsada...
Son bir kaç gündür gözyaşım göz pınarlarımda
Hazır bekliyor
Ne zaman konuşsam akacak diye korkuyorum
Telefonum da bana bakıp gülen resmin arada ekranı seviyorum
Göresen deli dersin
Ki o kadar da meşgul ediyorum kendimi ama basaramıyorum sanırım
kalbimi meşgule düşürmeyi
Saymıyorum saat yada gün
Tek düşündüğüm kapıyı çalışın bana gülüşün sıcak öpüşün
Seni Seviyorum
Belki sıradan belki kolay bunu söylemek insanlık için
Ama benim ki kimsenin ki ile aynı değil biliyorum.
Sevgi ve Aşk hep hayatınızda olsun
Sevgiler
Alev
Louvre Müzesin den çok estekik ve anlamlı geldi.
6 Kasım 2013 Çarşamba
Sirkesiz Turşu Tarifi
Merhaba
Bu aralar oldukça yoğun günler yaşıyorum. Yüksek Lisansa başlamamla beraber derslerim hızlandı ve yoğun olarak ders takibi yaptığım için blog um dan biraz uzak kaldım.
Bu arada kışlık turşularımı da hazırladım. Fakat yazmaya vakit olmadı. Aslında daha biriktirdiğim bir çok konu ve yazı var.
Turşu ya gelince geçen sene herkesin bildiği gibi turşularımı kurdum. Fakat tatları benim pek bir hoşuma gitmemişti. Şu dışarıdan satılan turşuların tadı hep damağımda. Özelliklede Üsküdar daki Ünal Turşularından aldığım turşular lezzizdi. Araştırmalara başladım onlar ne yapıyorlar diye. Sonra da tesadüfen kardeşimin bir arkadaşının yaptığı tarif elime geçti. Kardeşim turşuyu pek bir met edince dedim bu kış o tarife gore yapacağım.
Yaptım ve sonuç mükemmel oldu. Yemeğe başladık turşularımızı hatta sanırım yaptıklarım yetmeyecek ek yapmaya başlayacağım.
Tarifi :
5 Litre Suya
1 çay bardağı Tuz ( turşuluk tuz)
1 Yemek kaşığı Toz şeker
1 avuç nohut
2 baş sarımsak
Kereviz yaprağı
Lahana Turşusuna kırmızı pul biberde attım. İsteğe bağlı olarak.
5 Litre suyu once kaynatıyoruz. Soğuyana yakın tuz ve şekeri ilave edip karıştırıyoruz.
Su iyice soğuduktan sonra malzemeleri dizmeye başlayabilirsiniz
Ben lahana biber ve kornişon turşuları yaptım.
Hepsini ayrı kavanozlarda yaptım. Zira olma süreleri farklı. Lahana 1 hafta 10 günde Biber kelek gibi malzemeler 15-20 günü bulabiliyormuş. Benim turşularım 10 gün içinde oldular.
Sıvı malzemeyi elimdeki kavanozlara ve yukarıda verilen tarife gore çoğalttım.
Malzeme diziminde her malzeme sırasından sonra mutlaka sarmısak ve nohut atıyorsunuz. yine aralara kereviz yaprağı yerleştiriyorsunuz.
Sonuç bir harika oldu. Herkese tavsiye ederim.
Afiyet olsun.
Sevgiler
Alev
2 Ekim 2013 Çarşamba
Çikolatalı CheeseCake
Merhaba
Bu tarifi uzun zaman once denemiştim. Fakat blog a eklememişim. İlk yaptığım zamanda aceleye gelmişti ve resim çekememiştim.
Haftasonunda eşimin iş arkadaşları ziyarete geleceklerdi ve kahvenin yanında güzel gider diye tekrar bu tarifi yapmaya koyuldum. Fakat yine süratten yapım aşaması resimleri yok. Hatta tamamının bile resimleri yok sadece son dilim. :)
Bu tarif 3 aşamadan oluşuyor
Malzemeler;
Tabanı için
2 Paket Eti Burçak
1/2 Paket Eti Kakaolu Biskuvi
75 gram Tereyağ
Tabanın Yapılışı: Biskuvileri rondo da çekerek un haline getiriyoruz. Bir sahan da tereyağını eritiyoruz. Biskuvileri ve tereyağını kelepçeli kek kalıbında iyice karşıtırıp, üzerini iyice düzleyip buzdolabında 30 dk bekletiyoruz.
Kek kalıbımız 26 cm.
Peynir Harcı
4 Yumurta
400 gr Mascarpone Peyniri
200 ml ( 1 Paket) Krema ( Tikveşli marka tavsiyemdir)
1 Su Bardağı Toz Şeker
1 Çorba Kaşığı vanilya ekstresi ( veya 1 paket vanillin)
Yapılışı : Yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Geri kalan tüm malzemeyide ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Burada en kritik şey kullandığınız kremanın sulu olmaması. Eğer kremanız sulu olur ise cheesecake iniz muhallebi kıcamında oluyor. Krema markası tavsiyem bu nedenle pınar ve sek krema ile denedim sonuç felaket oldu :)
Hazırladığınız bu peynirli harcı dolaptan çıkardığınız tabanın üzerine bir süzgeç yardımı ile ekliyoruz. Sıvı malzeme olmasına ragmen süzgeçten geçirerek tabana eklemeniz önemli. Karışımı ekledikten sonra kabı tezgaha vurarak içerisinde hava kabarcığı kalmamasını sağlıyoruz. Isıtlımış 160 derecelik fırında 50 dk. pişiriyoruz. fırından çıktıktan sonra hafif jölemsi olabilir bu normal soğuyunca katılaşıyor. Panik yapmayın :)
Fırından çıkardıktan sonra oda sıcaklığında soğutuyoruz.
Çikolata Sos:
2 kare (80 gramlık) Bitter Çikolata
1 paket (200 gr) Krema
Krema ve çikolatayı cam kaba alıp benmari usulu eritiyoruz. Bu sosu cheesecake iyice soğuduktan sonra üzerine yayıyoruz. CheeseCake kimizi 1 gece dolapta bekletip ertesi gün servis yapıyoruz. Servis yapmadan önce kek kalıbından kolaylıkla çıkarabilirsiniz. Fakat yapım aşamasındayken tüm işlemleri kek kalıbı içinde yapıyoruz.
Yapılması uzun gibi görünüyor fakat çok kolay ve çok lezzetli bir cheese cake.
Gelen misafirler baya bir sure yorum yapmadılar fakat hepsi tabakları bitirdi. En son bir kişi utana sıkıla yaw Mersin de böyle güzel cheesecake yapan neresi var. Ben hiç rastlamadım nereden aldınız dedi. Bunun üzerine BEN YAPTIM deyince ki şaşkınlık ve hayranlık tüm yorgunluğa değdi doğrusu.
Herkes çok beğendi. Hatta neden bir CheeseCake evi açmıyorsun diye soranlar da oldu.
İnternetteki çoğu tarif hep labne peyniri ile ve genelde evde yapılanlar dışarıdakilerle boy ölçüşemiyor. Verdiğim bu tarifte Labne yerine Mascarpone peyniri kullandım yabancı bir siteden görüp denedim. Ve sonuç mükemmeldi. Ki ben CheeseCake'i hiç sevmeyen biriyim. Dışarıda asla yemem. Sizde misafirlerinizi bu tarifle şaşırta bilirsiniz.
Afiyet olsun
Sevgiler
Alev
Bu tarifi uzun zaman once denemiştim. Fakat blog a eklememişim. İlk yaptığım zamanda aceleye gelmişti ve resim çekememiştim.
Haftasonunda eşimin iş arkadaşları ziyarete geleceklerdi ve kahvenin yanında güzel gider diye tekrar bu tarifi yapmaya koyuldum. Fakat yine süratten yapım aşaması resimleri yok. Hatta tamamının bile resimleri yok sadece son dilim. :)
Bu tarif 3 aşamadan oluşuyor
Malzemeler;
Tabanı için
2 Paket Eti Burçak
1/2 Paket Eti Kakaolu Biskuvi
75 gram Tereyağ
Tabanın Yapılışı: Biskuvileri rondo da çekerek un haline getiriyoruz. Bir sahan da tereyağını eritiyoruz. Biskuvileri ve tereyağını kelepçeli kek kalıbında iyice karşıtırıp, üzerini iyice düzleyip buzdolabında 30 dk bekletiyoruz.
Kek kalıbımız 26 cm.
Peynir Harcı
4 Yumurta
400 gr Mascarpone Peyniri
200 ml ( 1 Paket) Krema ( Tikveşli marka tavsiyemdir)
1 Su Bardağı Toz Şeker
1 Çorba Kaşığı vanilya ekstresi ( veya 1 paket vanillin)
Yapılışı : Yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Geri kalan tüm malzemeyide ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Burada en kritik şey kullandığınız kremanın sulu olmaması. Eğer kremanız sulu olur ise cheesecake iniz muhallebi kıcamında oluyor. Krema markası tavsiyem bu nedenle pınar ve sek krema ile denedim sonuç felaket oldu :)
Hazırladığınız bu peynirli harcı dolaptan çıkardığınız tabanın üzerine bir süzgeç yardımı ile ekliyoruz. Sıvı malzeme olmasına ragmen süzgeçten geçirerek tabana eklemeniz önemli. Karışımı ekledikten sonra kabı tezgaha vurarak içerisinde hava kabarcığı kalmamasını sağlıyoruz. Isıtlımış 160 derecelik fırında 50 dk. pişiriyoruz. fırından çıktıktan sonra hafif jölemsi olabilir bu normal soğuyunca katılaşıyor. Panik yapmayın :)
Fırından çıkardıktan sonra oda sıcaklığında soğutuyoruz.
Çikolata Sos:
2 kare (80 gramlık) Bitter Çikolata
1 paket (200 gr) Krema
Krema ve çikolatayı cam kaba alıp benmari usulu eritiyoruz. Bu sosu cheesecake iyice soğuduktan sonra üzerine yayıyoruz. CheeseCake kimizi 1 gece dolapta bekletip ertesi gün servis yapıyoruz. Servis yapmadan önce kek kalıbından kolaylıkla çıkarabilirsiniz. Fakat yapım aşamasındayken tüm işlemleri kek kalıbı içinde yapıyoruz.
Yapılması uzun gibi görünüyor fakat çok kolay ve çok lezzetli bir cheese cake.
Gelen misafirler baya bir sure yorum yapmadılar fakat hepsi tabakları bitirdi. En son bir kişi utana sıkıla yaw Mersin de böyle güzel cheesecake yapan neresi var. Ben hiç rastlamadım nereden aldınız dedi. Bunun üzerine BEN YAPTIM deyince ki şaşkınlık ve hayranlık tüm yorgunluğa değdi doğrusu.
Herkes çok beğendi. Hatta neden bir CheeseCake evi açmıyorsun diye soranlar da oldu.
İnternetteki çoğu tarif hep labne peyniri ile ve genelde evde yapılanlar dışarıdakilerle boy ölçüşemiyor. Verdiğim bu tarifte Labne yerine Mascarpone peyniri kullandım yabancı bir siteden görüp denedim. Ve sonuç mükemmeldi. Ki ben CheeseCake'i hiç sevmeyen biriyim. Dışarıda asla yemem. Sizde misafirlerinizi bu tarifle şaşırta bilirsiniz.
Afiyet olsun
Sevgiler
Alev
Ayrılıklar da Aşka Dahil
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek AŞKIMIZ
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek AŞKIMIZ
ATTİLA İLHAN
Bugün bir Atilla İlhan şiiri ile başlamak istedim.
Hepimiz hayatta çeşitli ayrılıklar yaşarız. Doğanın kanunu da diyebiliriz buna. Fakat neden mutlu ayrılık olmaz. Yada kural mıdır ayrılıkların hep zorlayıcı olması.
Ayrılıklar ister bir kişiden olsun isterse çok sevdiğimiz işimizden, hep bir zorlayıcılık hep bir çirkinleşme olur. Halbu ki her ayrılık yeni bir başlagıçtır. Neden insan yeni bir başlangıç için mutlu olmak yerine ayrılıklar da yıpranır.
Buna herkes farklı bir cevap verebilir. İnsanlar mutsuz olmayı daha kolay seçerler. Her zaman kolay yolu seçtikleri için. Aslında önündeki yeni gelecek için mutlu olmak mutlu olacağı ile ilgili şartları düşünmek zor gelir insan. Seviyoruz sanırım zorlukları.
Tabi ayrılıklar da da iki rol vardır genelde. Biri terk eden bir terk edilen. Terk eden mutlu olacaktır fakat mutlu olabilmek için terk edilenin mutsuzluğunu da üstüne çekmeden gidemez.
Peki neden terk edilen hep sorun çıkarır? Cevap basit kaybettiğini düşündüğü için. Fakat bununla ilgili kazanadıkları hiç aklına gelmez. Tabi kaybetme ile birlikte hırs hırsla birlikte de zarar verme dürtüleri ortaya çıkar organizmanın.
Tuhaf olan da şu dur ki bir insandan yada bir şirketten ayrılıyor olmak arasında hiç bir farkın olmaması. Belkide şirketlerin de içinde insanlar yaşadığı için bu olumsuz tutum ve çaba içine girerler.
Ayrılık sözleride hep aynıdır karşı tarafın. Seni çok seviyordum. Seninle çok mutluyduk. İyi çalışıyorduk. Senden çok memnundum. Neden? Neden böyle bir karar aldın ki? Peki madem böyle bir karar aldın öyle ise benim ( bizim) de bu kararı aldığın için senin hayatını zorlaştırmamız gerekiyor. Gerekirse çirkinleşmemiz gerekiyor. Mutlu ayrılık yoktur.....
Çirkinleşmek aslında hiç bir işe yaramaz. Sadece size küçültür. İnsani yada kurumsal değerinizi düşürür.
Hem biz insanların hem de kurumların düştüğü hata. Hiç bir insan bir insan için yada bir kurum için vazgeçilmez değildir. Bunu düşünmek ve gidenin yerine her zaman daha iyisini koyabileceğimizi düşünmek gerekir. İnsanları zor zamanlarda tanırısınız diye boşuna söylenmemiş. Aslında insanların iyi mi yoksa kötümü olduğunu ayrılık zamanlarında anlarız çoğu zaman. Görmediğimiz yüzlerini de görürüz.
Her durumda insanlar da iyi ve olumlu izlenimler bırakmak çok önemlidir çünkü kimin ne zaman ne olacağını kimse bilemez.
Bu nedenle de hayata hep olumlu yakalaşmalı. Kaybetmelere değil kazanmalara odaklanmalı. Pozitif olduğumuz da hayatta hiç bir şeyi kaybetmeyeceğimizi yaşadığımız bir takım sorunların hayatın renkleri olduğu ve kesinlikle uzun sürmeyeceğini bilmek, hayatı daha kolay yaşamamızı ve hatta geç yaşlanmamıza yardımcı olacağını görebilmeliyiz.
Ekim ayına girdik. Bugün buralarda hava yağmurlu havanın bu anlattıklarımda etkisi varmı bilmiyorum :) Fakat hayatım da yada çevremdeki insanların hayatında görüp gözlemlediğim şeyleri belki farklı bakış açıları ile görebiliriz diye yazmak istedim.
Mutlu yeni başlangıçlar......
Sevgiler
Alev
16 Eylül 2013 Pazartesi
Penne Ala Votka
Merhaba
Haftasonları bizim kendimizi ödüllendirdiğimiz günlerden haftasonu dışındaki 5 gün ödül mödül yok. Sebze salata gayet light bir hayat sürüyoruz malum kilo alma korkusu :)
Cuma akşamı Home Tv de tarifleri izlerken bir makarna tarifine takıldım. Dedim mutlaka denemeliyim. Yabancı mutfaklar bazen bizim damak tadımıza gore olmuyor fakat aralarda super lezzetlerde çıkıyor.
Dünde bu tarifi hemen yapmaya karar verdim. Malzeme eksiklerimi alarak.
Penne Ala Votka
Malzemeler
6 adet iri domates çok su vermeyenlerden
1 ortaboy soğan
6 adet sarmısak ( isteseniz azaltabilir yada arttırabilirsiniz)
200 gr mascarpone peyniri
200 gr mozzarella
50 gr parmesan
1-3 dal taze fesleğe
1/2 çay bardağı votka
1 çorba kaşığı tereyağ
1 çorba kaşığı sıvıyağ
( yağ dengesini damak tadına gore ayarlaya bilirsiniz
500 gr ( 1 kutu) Barılla Penne Makarna ( Kalem diyede geçiyor) ( Barilla yada Pastavilla marka makarnaları tek geçerim.)
yarım çay bardağı su ( yada tavuk suyu)
Yapılışı
Önce domatesleri ortadan 2 ye bölüp fırın ızgarasına dizerek 200 derece ısıda 40 dk pişiriyoruz. ( sure uzun gelebilir domateslerinizin olgunluğuna bağlı sureyi kısaltabilirsiniz) Domateslerin üzerine fırına vermeden once biraz zeytinyağı tuz ve karabiber gezdirin.
Diğer tarafta soğan ve sarmısakları bir tencerede pembeleşinceye kadar kavuruyoruz.Üzerine votka yı ekleyip çektiriyoruz 5-10 dakika da çekiyor. Sonra üzerine suyu ekliyoruz yine biraz çekmesi için bekliyoruz. Bu arada domateslerimiz fırından çıkıyor. Dilerseniz kabuklarını soyun dilerseniz kabuklu olarak tencerenin içine alıyoruz. Ardından maskarpon peynirini ekliyoruz. Fesleğenleri kopararak ekliyoruz. Tuz karabiber ekledikten sonar blendar ile çekiyoruz tüm malzemeyi. Çektikten sonra biraz daha kaynatıyoruz bir iki taşım ama çok değil.
Bu arada bir tencere de makarnalarınız haslamayı unutmayın :)
En son sos ve makarnayı bir fırın kabında harmanlayın. Üzerine mozorella ve permasan peynirlerini serpin. 200 derece fırında üzeri kızarana kadar 10-15 dak pişirin..
Afiyet olsunnn.
Tadı super oldu. zaten domates sarmısak fesleğen üçlemesinin lezzetli olmadığı bir yemek daha görmedim. :)
İçinde votka var diye aldırmayın. Yoğun yada keskin bir tat vermiyor. Ben en çok ondan çekinmiştim. :)
Sevgiler
Alev
5 Eylül 2013 Perşembe
Yaz Rehaveti
Merhaba
Yaz ayı geldi geciyor. Benim üzerimden yaz rehaveti gidemedi bir türlü yazılacak bir sürü yazım var. Geziler var anlatmak istediğim ama bir türlü kafamı toparlayıp da yazamadım.
Okulların açılmasını bekliyorum sanırım. Mersin de ki güzel sonbaharı. Akşamları hava serinlemeye başladı. Yanlış anlaşılmasın sadece akşamları 30 derecenin altına düşüyor bir iki derece biz buna serinleme diyoruz :) Fakat bir sır verebilirim. Yazı çok sevmeme ragmen yağmuru ve üşümeyi birde çorbayı özledim. :)
Gecen gün düşünürken son 1 yılımı değerlendirdim. Tam bir dinlenme alışma ve rehabilitasyon olmuş benim için. Sonra da bir korkuya kapıldım anlamsiz acaba 1 senem boşa mı geçti. Yapmak istediklerimin ne kadarını yapabildim diye. Tembelleştiğimden korktum. Fakat sonra öyle olmadığını anladım. İhtiyacım varmış soluklanmaya.
Buraya geldiğimde buradaki insanların yavaş hayatları bana çok garip gelmişti. Fakat bende ayak uydurdum sanırım bu yavaşlığa.
Ekim ayı ile birlikte yeniliklere yelken acıyorum. Uzun zamandır hayalini kurup yapamadığım bir şeyi yapıcam. İnsan çok isterse oluyormuş bunu birkez daha gördüm. Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaya başlayacağım. Çok heyecanlıyım. Psikolojinin derinliklerinde neler neler öğrenicem merak içindeyim. Ayrıca hem cevreme hemde kendime faydam dokunur belki. Çözmek istediğim anlamak istediğim çok konu olduğunu olduğunu fark ettim. Bunların neden ve sonuçlarını da bulmayı planlıyorum. Terapi seasları :) Kendi çabalarımla öğrendiğim bir çok konu olmuş. Bunlarıda üniversiteki mulakatta farkettim. Mulakatı yapan profesörle konuşurken aynı dilden konuşabildiğimizi görmek konuya aslında çokta yabancı olmadığım izlenimi bıraktı bende tabi Profesörde şaşırmadı değil. Mülakatı geçmem kolay oldu. :)
Ayrıca birde becerebilirsem İnsan kaynakları yönetimi üzerine 2. üniversiteyi okumayı düşünüyorum. 1 yıl boş geçti diye kendime çok mu yükleniyorum bilemedim. :)
Buse bu sene 3. sınıf oluyor. bir telaşta bu dersler zorlaşacak ve biz ne yapıcaz merak ediyorum. Ödev konusu hala bir muamma ve biz aile olarak Sabah 8 akşam 5 okulda olan öğrencilere ödev verilmesine karşıyız. Direnanne bu seneki rolum olacak sanırım.
Haftasonun da yeni bir koy keşfettik. Mersin de Akkum bölgesine yakın. Hem suyu çok sıcak değil di hem derindi ve kayalıkları olması nedeniylede gözlüklerimizle bir kaç çeşit balık görme zevkine eristik. Buse bayıldı. Denizaltını keşfetmenin keyfi ile sudan hiç çıkmak istemedi. Denizden çıktıktan sonar da kimi görse anlattı. Çizgili,sarı,makas kuyruklu balıkları.
Çocukların dünyası bizimkilerden çok farklı ve çok daha renkli. Amacım büyüdüğünde dahi bu rengi ve bu bakış açısını kaybetmemesi olacak.
Yaz tatili olması ve sitemizde yaşıtı çocuklar olması nedeni ile Buse yi daha iyi gözlemleyebildiğimi ve digger çocuklardan farklılıkları olduğunu görmekde ayrı bir zevk. Bazen kendim ile gurur duyuyorum. Diğerlerinden farklı bir fert yetiştirebildiğim için.
Eylül bitmeden yapılacak çok işim var aslında henuz konserve işine başlayamadım. Şu okul hengamesini atlattıktan sonra başlayacağım inşallah.
Şimdilik olan biten bu kadar.
Sevgiler
Alev
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)