22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kapikaya Kanyonu


Merhaba


Cumartesi günü İstanbul dan kardeşim ve eşi geldiler. Bizde bu aralar yoğunlukla yaptığımız tur rehberliğini biraz daha geliştirerek çevredeki yeni oluşumları gezilecek alanları bir miktar inceledik. Çok profesyonel bir cümle oldu :) Aslında sevgili eşimle Mersin de bir sokakata tesadüfen Kapıkaya kanyonu ve Varda köprüsü günü birlik gezisi yazısını okuduk ve evrekaaa dedik. Biz buraya gideriz.

Haftasonu havanın biraz bulutlu olması nedeni ile denize gitmekten vazgeçtik ve internetin başına çöreklendik. :)

Adana'nın Karaisalı İlçesinden gidiliyor bu kanyona biz Mersin'den otobana girerek ulaştık bu doğa harikası yere. Görünce bayıldım. Burnumuzun dibindeymiş biz görmemişiz duymamışız.

Kanyonun tamamı 20km imiş fakat ancak 4 km si yürüyüşe açık. Kanyonun etrafında kendiliğinden çıktığı belli olan zakkumlar dikkati çekiyor. Çınar ağaçları ve çam ağaçlarıda cabası. Bir çok değişik bitki ve çiçek türünede rastladık. Hatta maydanoz ve naneleri de görmek şaşırtıcıydı. Akan su muhtemelen karların erimesinden ve içerisinde alivyonlar getirmesinden dolayı çamur rengi olsada kanyon içerisindeki o serin ve temiz hava muhteşemdi.



 
Kanyonun sonuna doğuru gelindiğinde çam ağaçları sıklaştı ve incede olsa gürül gürül sesi ile şelale karşımızdaydı. Yol boyunca yürümekten ziyade Buse nin soruları bizi oldukça yordu. Fakat Buse'nin burayı beğenmesi ve 4 km yürüdükten sonra bile keşke daha uzun olsaydı. Akşama kadar yürüseydik demesi bizi bayaki şaşırttı. Çok şanslıyız kızım doğayı seviyor. Yerden değişik yüzeyli taş ve kaya parçaları topladı. Biz koparma desekte ilgisini çeken değişik bitki ve çiçeklerden bir miktar örnekler aldı. :) ( Kopardı demiyorum çok kurumsal bir dil ile örnekler topladı :) )
 
 
Buradaki gezimiz bittikten sonra otobana çıkmayıp köylerin içinden gitmeye karar verdik. Sonrasında da gelişte otobandan geldiğimize pişman olduk çünkü aradan gittiğimiz köy yolları çok daha güzeldi. Yemyeşil ağaçlıklı yollar ufak ufak köy evleri yol üzerinde birde Alman köprüsü diğer bir adı ile Varda Köprüsü'ne rastladık. Onun fotografını çekmeyi unutmuşum :( Bu köprüde İpek yolu ile Bağdat yolu üzerinde olan bir köprü imiş. Bunun dışında internette köprü ile ilgili mühendislik harikası şeklinde bilgiler yer alıyor. Yaya geçişine kapalı bir köprü üzerinden tren geçiyor çünkü yine etrafı ağaçlık hoş bir yapıt.
 
Gezimizi yol üzerinde Tarsus a girerek tamamladık. Misafirlerimiz Tarsus'un da tarihi yerlerini gezdikten sonra kebap eşliğinde ve yorgun olarak günü sonlandırdılar :)
 
Yolu Adana yada Mersin'e düşen herkesin görmesini tavsiye edebileceğim mekanlardı. Çok keyifli bir gezi oldu.
 
Gezgin aile yollarda devam edecek :)
 
Sevgiler
 
Alev

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Anneler Günü ve Kanlıdivane'de Konser



Merhaba

En güzel kutlanan anneler günüm bu yıl oldu. Sabah uyuyan güzellerim uyandılar Anneler günümü kutlayıp sarıldılar. Sonra da beni kahvaltıya götürdüler. Halbuki ben ev de hazırlardım kahvaltıyı yorulmayayım diye imiş. Sevgi ile yapılan hiç bir iş insanı yormaz dedim. Ünlü bir düşünür gibi. :)

Hava bu aralar bozuk Mersin de rüzgar var yağmur yağıyor ara ara bugün de öyle günler den.  Kahvaltıdan çıkıp büyük annenninde anneler günü kutladıktan sonra eve dönemye karar verdik. Yolda bir çiçekcinin önünde durduk bende saf saf bakıyorum niye durduk diye. Beni indirdiler çiçekcide ve tabiri caiz ise sen gezin şuralarda deyip beni araziye saldılar. :) çok güzel bahçe çiçekleri vardı. İçim gitti elbet bir bahçem olacak ve ben o ağaçlardan çiçeklerden ekicem ellerimle. Neyse iki kafadar çiçekciden ellerinde yeşil kırmızı çok hoş bir çiçekle çıktılar. Bana beraber seçmişler. Çok hoşuma gitti. Eve gelincede aldıkları diğer hediyeleri çıkardılar. Avm ye gidip beraber hediye seçmişler uyanıklar hiç haberim yoktu. Çok güzel şeyler çıktı paketlerden ama asıl güzel olan benim için yazdıkları notlardı. Onlar hediyelerden çok daha değerliler.

Günün süprizleri bitmedi. Hediye merasiminden sonra ve Kanlıdivane ye doğru yola çıktık. Cumartesi günü 12. Mersin Müzik Festivali başladı. Çok değerli sanatçılar müzikaller ve klasik müzik dinletileri yapılacak önümüzdeki 10 gün bende bu festivale katılamayacağız diye üzülüyordum eşimin iş seyahatleri nedeniyle ki öyle olmadı en azından  bir tanesine katılabildik.

Biraz ansiklopedik bilgide olsun dedim. :)
Kanlıdivane, (Canytellis, Kanytella) Mersin’in Erdemli ilçesindeki antik kent.
Antik Olba Krallığı’nın kutsal yerleşim yeri olan kentin tarihi MÖ 3. yy.a kadar gitmektedir. MS 4. yy.da adı Neapolis olarak değişen kent en parlak dönemini yaşamıştır. Bizans İmparatoru II. Theodosius (408-450), bu alanda kutsal bir Hristiyanlık merkezi kurmuştur.
Kent, 60 metre derinliğinde geniş bir obruk etrafında kurulmuştur. Doğal bir çöküntü alanı olan bu çukura efsaneye göre Roma çağında suçlular atılıp vahşi hayvanlara yem edildiği için kente Kanlıdivane denilmiştir. Obruğun içinde divan üzerinde oturan bir kadın ve iki erkek kabartması yer alır. Yağmur sularıyla toprak rengine bulanan bu kabartmalar nedeniyle kente Kanlı Divan denildiği ve zamanla Kanlıdivane’ye dönüştüğü de anlatılır. Merdivenlerle inilen çukurun, büyüklüğünden ötürü tanrısal olduğu düşünülmüş ve kent tarih boyunca dinsel bir merkez olmuştur.
Obruğun etrafında kesme taştan yapılmış bazilikalar, caddeler, kaya mezarları, sarnıçlar, kaya kabartmaları bulunur. Güneybatısında MÖ 2. yy.dan kalma bir kule vardır. Kulenin kitabesinde, Tanrı Zeus için rahip-krallardan Olbalı Tarkyaris'in oğlu Teukros tarafından yaptırıldığı yazmaktadır.
Kentte bulunan üç nekropolden kuzeydekinin en yüksek yerinde Kraliçe Aba'nın kocası ve iki oğlu için yaptırdığı anıtsal mezar bulunur. Obruğun bir kilometre güneybatısındaki Çanakçıkaya mezarları Kilikya İmparatorluğu’nun soylularına aittir ve üzerlerinde bunu belirten rölyefler vardır. Obruğun çevresindeki bazilikalar 4. yy. sonları ile 6. yy. ortaları Bizans dönemi eserleridir.
19. yy. ortalarında Fransız gezgin Victor Langlois tarafından keşfedilen kent, 70’li yıllarda yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Yöredeki ilk arkeolojik araştırmaları Prof. Dr. Semavi Eyice gerçekleştirmiştir.
Akustiği çok iyi olduğu için günümüzde konserlere ev sahipliği yapmaktadır.


Evet Akustiği muhteşem olduğu için orada konser dinlemenin tadı bir başka oldu. Fatih Erkoç konseri vardı. Müzik kalitesi yüksek olan bir sanatçı ve akustiği güzel tarihi bir yer olunca dinleti tadından yenmedi. Üstelik şakır şakır yağan yağmur bile engelleyemedi bizi. Şemsiyelerimizi ve portatif koltuklarımızı alıp güzel bir yere yerleştik. Bir yandan konseri dinlerken bir yandan da yorumlar yaptık kendi aramızda eşimle :) produksiyon biraz daha para harcasaydı daKon anfileri obruğun içine doğru sarkıtsalardı çok daha muhteşem sesler duyabilirdik diye :) çok bilmiş ailesi ne olacak.

Mersin de yaşamanın güzelliklerinden biri daha işte evden çıktık ve yarım saat sonra aslında şehrin çok dışında antik bir yerde hemde önceden bilet filan almadan pat diye mis gibi konsere giri verdik. Üstelik her yerde yaptıkları gibi burada çocuklarıda ayrı ücrete tabi tutmadılar ve içeri almamazlıkta yapmadılar. Buse nin böyle şeylere şahit olması daha bu yaşlardan böyle kültürel etkinliklele büyümesi beni çok mutlu ediyor. Yavrum arada sıkıldı aslında fakat anneler günü diyede ses çıkarmadı tembihlenmiş :) Kafadarlar iyi çalışıyor.

Eee artık tamam eve gidiyoruz derken günün son süprizide eşimden geldi. Bir restaurantta yer ayrıtmış hadi buyrun yemeğe dedi. Üzerimizi evde değiştirdikten sonra Rakı Balık olayına girdik. Dışarıda da öyle bir yağmur yağıyordu ki yağmurun sesinden verdiğimiz siparişler zor duyuldu. Gök delindi sandım.

Velhasıl çok güzel bir gündü. Emeği geçen sevgili eşime ve 9 yaşına gelmiş bebeğime çooook çookk teşekkür ederim. İyiki varsınız. Beni çok özel hissettirdiniz bugün.


Biz böyle güzel bir gün yaşadık. Fakat Hatay da çok acı olaylar olmuş. Biz gazete tv den uzak duran insanlar olduğumuz için haftasonunda haberimiz olmadı. Pazar akşamı eve gelince sosyal medyada gördük. Çok üzüldüm. Eli kolu bağlı olmak beni daha da üzdü ve sinirlendirdi. Bu ülke nereye gidiyor. Çocuklarımız ne olacak. Son zamanlar da ne kadar kötü olaylar oluyor.  Kinsiz stratejisiz huzurlu ve dingin günler yaşamak ümidiyle daha fazla söyleyecek birşey bulamıyorum.

Sevgiler

Alev



10 Mayıs 2013 Cuma

Dost Ziyareti



Mutluluk bir dostun hiç umulmadık bir anda sizi ziyaret etmesi olabilir. Aynı bu hafta içinde birden kapımda biten can dostumun gelmesi gibi. Can dostlardan görmeyeli çok olmuş farkında bile değildim ta ki o gelene kadar.  Yabancı bir memlekette olduğumu işte bu anlarda anlıyorum aslında bir de zamanın acımasızca geçtiğini. Arkadaşımla telefonda konuşmamıza rağmen neredeyse 1 sene yüzlerimizi görmemişiz. İlk gördüğümde ki sevincimi anlatamam. Senden kendinden seni bile tanıyan sıcak biri. Bura da da tanıdıklarım var tabi ama aynı duyguyu yaşatmıyorlar bana burada daha çok yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibiyim. İnsanları yeni yeni tanımaya çalışıyorum tabi tatlarına bakmadan J Bebekler ilk tanıştıkları objeleri mutlaka ağızlarına bir götürürler tüm duyu organların ile test eder tanımaya çalışırlar ben sadece bakıyorum konuşuyorum ve anlamaya çalışıyorum. İnsanlar çeşit çeşit.

Ben dostumu değişmiş buldum. Oda beni. Tabi karakter anlamında değil hiç bir değişim düşünceler bakış açıları.

Bana rengin açılmış dedi doğru tabiri bulamadığından sanırım. J Halbuki bronzlaşmaya bile başladım. Yüzün aydınlanmış seni görmeyeli demek istedi. Kurumsal hayatta uzaklaşmak yaramış bana.  Diğer bir tespiti ise artık daha derin düşündüğüm oldu. İnsanların her davranışının altında psikolojik bir şeyler arıyorum. Çözümlemeye çalışıyorum. Bilinç altında neler var anlamaya çalışıyorum. Çünkü artık insanları anlamak için çok vaktim var ve tabi düşünmek içinde.

Düşünmek bazen çok tehlikeli birşeydir. Eğer kendinizi düşüncelerden sıyıramaz ve sadece düşündüğümüz şeylerin gerçek olduğuna inanırsanız. Ben çoğu zaman kıyısından dönüyorum. Zihin inanılmaz çalışan bir makine sizi inandırmak istediği şeye inandırır yada siz inanmak istediğiniz şeyleri düşünürsünüz. Daha önceleri sağlıklı düşünmeye vaktim olmadığını gördüm. Önceden suçladığım insanların gözünden hayata bakabilmeye başladığımda çoğu zamanda onlar için üzüldüm. İş, özel hayat, çoluk çocuk derken öyle bir koşturmacanın içine giriyo ki insan karşısındaki insanı anlamaya vakit bulamıyor çoğu zaman hatta sadece duyuyor dinlemiyor bile.

Pelin le zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık gece çok geç yattık. Sabah erken kalkıp balkonda güzel havaya karşı kahvaltımızı yaptık. Oradan buradan sohbet ettik. 24 saat bile geçirmedik asılında beraber fakat yinede çok şey paylaştık.

İyiki geldin evimi şenlendirdin canım arkadaşım. Ayağına sağlık. Ayrıca iyi haberlerini almak ve seni iyi görmekte beni ayrıca mutlu etti.

Evet dostlar hepinizi beklerim. Dost sesi dost bakışı bir başka iyi gelir insana ruhunu yeşertir güçlendirir.

Bakalım bundan sonra kapımı kim çalacak.

Sevgiler

Alev

3 Mayıs 2013 Cuma

Deniz Kirliliği

Selamlar

Bugün ne olduğ ise içimi bir dökesim var. Halbuki sabahtan beri oyalanıyorum. Banka işlerimi hallettikten sonra kendime şahane cuma dedim ve ödül vererek kuaföre yollandım. Saçlarım tırnaklarım şahane. Acaba bu yüzden mi kendimi tutamıyorum yazıp yazıp durasım geliyor. Aslında bilgisayarı terkedip ütü yapmam lazım yemek yapsam fena olmaz :) ama ben hazır gazı almışken yazayım şu yazılarımı.

Balkonumda hafif hafif de esiyor çayımıda aldım beklesin ütüler canım. Çiçeklerime de bakıyorum buradan mis gibi. Resimlerini koymayacağım nazar değmesin diye ( aslında resimlerini çekip pc ye aktarmaya üşeniyorum ama çaktırmayın )

Velasıl konuya girelim. Çarşamba günü tatil olmasını firsat bilip denize gittik. Bu sefer bir farklılık yapalım sezon açılıp acayip tipli insanlar plajı basmadan Kız kalesinde denize girelim dedik. Bu arada acayşp tipli insalar yanlış anlaşılmasın insan ayırmam asla fakat ailemin yanındayken bile utanmayıp öküz öküz seyre dalanlardan bahsediyorum. Neyse bir gittik ki ne görelim. Kız kalesi plajı su kenarları sapsarı. Açıkta kusura bakmayın hayvan diyeceğim fakat hayvanlarada haksızlık oluyor bir gemi artık ne bıraktıysa limana girmeden önce nasılsa biz keriz memleketiz bunları takip etmiyoruz ya salmış pis sularının caanım akdeniz kıyı olmuş sapsarı su ne olduğu belli değil. Türk insanı olduğumuz birkez daha kanıtlarcasına plajın o halde olmasına rağmen bize şemsiye ve şezlog lazım mı abii diye seslenen çocuk da bilim adamı edasıya bakmayın bakmayın bir şey olmaz cilt hastalığı yapacak bulaşıcı bir şey değil bu alın şemsiye demez mi ? Gülermisin ağlarmısın. Eşime yaptığım tek göz hareketiyle plajdan kaçarak uzaklaştık. Daha gülüncünü anlatayım.
Bir yandan da nasıl denize girmek istiyorum anlatamam e zihin bu illa ikna edecek ya kendi içimde biz marmaranın pis sularında yüzdük bize birşeycik olmaz hem marmara küçük deniz daha çok pislik ve daha fazla gemi var diye de aklımdan geçiriyorum. :) Neyse sonra kendimize başka bir koy bulduk baktık görünürde temiz yayıldık çoluk çombalak. :) Artık Türklüğümüze mi sığındık Allah'a mı bilemiyorum :) Fakat gün bitene kadar deniz kenarında oturdum bir yandan kitap okurken diğer bir tarafta içim içimi yedi. Ben bu konuyu nereye şikayet edebilirim. Bulamadım bir yer çaresizliğe çok sinirlendim. Yurtdışında limanlarda o kadar sıkı kontrol varki adamlar denize tüküremiyor bile bu yabancı şilepler biliyorlar burada kimsenin onları yakalayamayacağını bırakıyor tüm pisliklerini. Bu yazıyı okuyupta bu konu ile ilgili bilgisi olan varsa ne olur bana bir mesaj yazsın. Bende gerekli yerlere şikayetimi yapayım tabi hiç inancım yok birşey olacağına ama yinede içim rahatlar belki.
 
Bu artık okula gitmek istemeyen ve denizin içinde yaşamak isteyen kızım :)



Çilekli Pasta

Merhaba

Cuma akşamı kayınvalidem e davetliydik. Bende hazır çileğe takmışken çilekli pasta yapayım dedim.

Sıvadım kolları elimdeki çikolatalı pasta tarifini çevirdim  çilekli pastaya.

Malzemeler

Pandispanya
3 Yumurta
3 Kahve fincanı toz şeker
3 Kahve Fincanı un
1 Çay Fincanı süt
1 Paket kabartma tozu
Yarım çay kaşığı tuz

Krema

4 Su bardağı Süt
12 Çorba kaşığı şeker
3 çorba kaşığı un
Yarım paket margarin
1 Bardak Süt ( Pandispanyayı ıslatmak için )
200 gr Çilek

Toz şeker ve yumurtayı bir kaba koyarak boza kıvamına gelene kadar çırpma teli ile elde çırpıyoruz.  sonra içine un süt ve kabartmatozunu karıştırıp çırpmaya devam ediyoruz. iyice karışınca 170 dere fırında pişiriyoruz. 30 dak. kadar


Krema malzemelerinin tamamını tencereye alıp karıştırıyoruz. ve muhallebi olana kadar karıştırıyoruz.  muhallebi kıvamına geldiğinde blendır da çektiğimiz çilekler püresinde muhallebinin yoğunluğunu seyreltecek kadar katıyoruz. Hem rengi değişiyor hemde bir aroma veriyor.

Daha sonra pandispanya soğuyunca ortadan kesiyoruz. alta pandispanya üzerini sütle ıslatıyoruz krema döküyoruz diler seniz çilekle yada muzla yada karışık istediğiniz meyva ile diziyoruz. Sonra üzerine geri kalan pandispanya parçasını koyup kalan kremayı pastanın heryerini sıvayacak şekilde sürüyoruz. Pastanın üzerinide dilerseniz çileklerle süsleyebilrisiniz. Benim birazda çilek pürem kalmıştı ondan da ekledim.

Afiyet olsun

Alev







 

0

Dut Ağacı Oradan Buradan

Merhaba

Uzun zamandır yazmadım ya birikmiş anlaşılan içimdekiler şimdi arka arka ya geliyor. Tabi bunda balkon sezonunun açılmış olması etkilimi bilemiyorum. Yazında bu balkonda oturup yazılarımı yazıp bir yandan denizin kokusunu içime çekmek çok hoşuma gidiyordu. Yine üretken mi olmaya başlıyorum ne belkide toprağın üstündeki karların eriyerek doğanın uyanması gibi bu havalar da beni uyandır dı ne dersiniz?

Şimdi ben bu aralar kendimi bazı şeylere kayıtsız gibi hissediyorum.  TV haberlerini izlemiyor gazetelerin sadece başlıklarına bakıyor ve sanki kendi dünyamda yaşayıp gidiyor gibiyim. Bence şuan ki düşüncem doğru yapıyorum. Ama bu sefer de hiç bir şeye direnmiyorum hiç bir konuya taraf olmuyorum. Ülke de bir sürü olay cereyan ediyor fakat sanırım ne düşünmeme gerektiğini bilmediğimden kendimi ağaçlara kuşlara çiçeklere bahara denize veriyorum. Fakat takip ettiği kadarı ile ; tamam canım dünyada bir haberiz dediysek o kadar da değil sosyal medyadan da takip ettiklerim var tabi. Üzülüyorum sadece ve elimden gelen bir şey olduğunu da malesef düşünemiyorum. Ülke aslında karışıklık içinde fakat her şey normal miş gibi yaşanmaya devam ediyor. Bir çok yönden bakmaya ön yargılı olmamamya çalışıyorum. Bazen bize öğretilenlerinde mesnetsiz olduğunu gördüm çünkü yaşadıkça. Barış nidaları yükseliyor bana bunların hepsi danışıklı döğuş geliyor bu benim fikrim. Gazete başlıklarına bakıyorum. Hergün başka bir olay ve hepsi sabun köpüğü gib unutuluyor. Barış var milli içecek ayran var thy ye kırmızı ruj yasağı var, Suriye de savaş var. Ki o çok ayrı bir mesele tam bir yazı yazılabilir üstüne. Milletvekili diğer milletvekiline ana avrat küfür ediyor. Diğeri diğerinin ayağına basıyor. Hangi birine yorum yapayım bilemediğimden külliyen bırakıyorum.

Sadece Suriye konusunda bir dip girmek istiyorum. Son Antep ve Urfa gezisinde kamplarını gördüm gerçekten  çok üzüldüm. Fakat bir de Mersin de yaşayan altlarında son model arabaları olan engüzel evlerde oturan ve laf aramızda emlak piyasasını gelmeleriyle allak bullak eden bir Suriye li grupta var ki ben onlara kendimce sözde mualifler diyorum onlarada acıyasım gelmiyor acıkcası bizim kendi halkımız onların yanında beter şartlarda yaşıyor. Üstelik belkide beni asıl rahatsız eden buralarda kendi topraklarıymış gibi dolaşıyor olmaları belkide . Neyse derin meselelere girmeyeceğim dedim ama duramadım.  Uzun lafın kısası herşey yalan bu dünyada paran varsa herşey vız geliyor tırıs gidiyor. Savaşmış afetmiş hastalıkmış parası olana koymuyor. Olan yine her zaman ki gibi garibana oluyor.  Ayrıca yine yazmadan geçemeyeceğim sokaklarda artık çok sık gördüğüm ve sinirimi bozmaya başlayan önde yürüyen bir erkek arkada siyah çarşaflı 4 kadın ve bir sürü çocuk......

Neyse sıkıcı bir yazı olmasın dut ağacı dedim bir resim koyayımda keyfimiz yerine gelsin.

Mersin in üstünde bir köydeki piknik restaurantın bahçesinden çok güzellerdi hem görüntüleri hem tatları.
 
 
Bu ilin doğal güzelliklerine bayılıyorum. Sıkı durun yeni çılgın projemiz gözümüze kestirdiğimiz bir kaç köyden arsa bakmaya başladık. Bahçeli ev hayali bir köy evi hayali ile tamamlanacak sanırım :)
 
 
Hadi seviyorum tüm insanlığı bugün
 
Sevgiler
 
Alev



Bahardan Yaza



Merhaba

Bu aralar çok ara verdim. Elim gitmedi bir türlü yazı yazmaya. Bayaki bir uzatmalı bahar yorgunluğu yaşadım. 2 aya yakın sürdü. Tam artık dr a gitmeliyim yeter sıkıldım bu uyku halinden dedim ki.. Geçti. Aslında geçmesi de garip mis gibi serin havalar bana uyku yaptı şimdi bildiğiniz yaz geldi cin gibi oldum. :)

Yaz tüm hızıyla geçen hafta itibari ile hayatımıza girdi. Geçen hafta pazar günü ilk kez denize girdik girerken biraz ürperdim fakat normal daha nisan ayındaydık. Suyun sıcaklığı Haziran Temmuz ayında Marmara da denize girenler bilirler işte tam o ısıdaydı. Çarşamba günü 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeni ile eşim ve okul tatildi. Tekrar denizin yolunu tuttuk. Bu sefer su daha da ısınmıştı. Fakat kesin kararımı verdim. Temmuz Ağustosta da su bu sıcaklıkta olsa tatından yenmez fakat malesef suyun hamam olmasına çok az kaldı.

Yazmadığım dönem içerisinde aslında bayada hareketli günler geçirdik. Annem ve babam Mersin'e bizi ziyarete geldilerki bence bu yuzyılın olayı idi. Babamın ucak korkusu ve fazla kilolarını gözününe aldığımızda büyük aşamaydı :) Çok sevindik çok mutlu olduk. Onlarda buraları beğendiler. Umarım kardeşimi peşime takıp getirdiğim gibi onlarıda bu güzel huzurlu hayata çekip getirebilirim.

Onları uğurladıktan sonra bizde gezenti ailesi olarak kendimizi yine vurduk yollara :) Az gittik uz gittik şaka bir tarafa Urfa Antep gezisi yaptık bu sefer Buse için ben ve Emre'nin binlerce kez gördüğü yerleri birde kızımıza gösterdik. Aynı zaman da da çok sevdiğimiz ve Urfa da yaşayan Abimiz ve Ablamızıda ziyaret etmiş onlarla güzel vakit geçirmiş olduk.

Laf aramızda sanırım çok kilo aldık :) Ahh ahh İmam Çağdaştaki o Alinaziği unutamıyorum. Tatı damağımda kaldı derlerya işte öyle :) Gaziantebe de selamlar bir gün Buse olmadan gidip çarşıların altını üstüne getiricem en çokta mutfak müzesini merak ediyorum. Günlerden Pazartesi olduğu için  tüm müzeler kapalıydı. Çok üzüldüm. Ama üzüntüm kısa sürdü Tekrar gidicez :) Bekle beni müzeler bekle beni yine yeniden Alinazik :) Neyse haksızlıkta etmeyeyin şimdi başka bir yazının konusu olabilecek kadat uzun anlatılabilecek Hayvanat bahçesi ayrıca Turkcell'in sponsor olup yaptırdığı ve bence gerçekten çok faydalı bir eser olmuş Bilim ve gezenevi gerçekten muhteşem. Gezegen evi saatini tututamadık fakat bilim evinde Buse kendini kaybetti. Bizim çocukken sadece kitaplardan okuduğumuz fakat hiç bir zaman okulda yapamadığımız deneyleri orada yapmışlar ve çocukların denemesi için yönergeler ve düzenekler koymuşlar bence her çocuk eğer Fen e de ilgisi varsa mutlaka görmeli.


Urfa Balıklı göl bu resimi telefonla çektiğimize ben inanmadım.



Urfa ya gitmişken uzun zaman dır almak istediğim Mardin işi toprak güvecimi de aldım. Birde saç kavurma yapabilmek için güzel bir saç. Tabi ben bunları alırken Urfa da ki dostlarımız bana manalı manalı bakıp sen bizden çok buralı olmuşsun bizim evde bile bu kap kaçak yok dediler. Bende birkez daha önceki hayatımda kesin bu yöreye aittim diye düşündüm durdum :)


Memleketin her yeri güzel. Fakat yaşayacaksan küçük yerde yaşayacaksın anladım buraya taşındıktan sonra burada hayatı sen yönetiyorsun fakat İstanbul da hayat seni yönetiyor.


Sevgiler

Alev