19 Ekim 2012 Cuma

Pizza&Elmalı Kup


Merhaba

Haftasonları ailemizin fast food günü bütün bir hafta sağlıklı besinlerle beslendikten sonra hem kızım hem eşim için eğlencelik yiyeceklerde yapıyorum :)
Geçen haftasonuna pizza ve elmalı kup yaptım. Evdekiler tarafından pek bir beğenildi.

Pizza Tarifi

Malzemeler
5 Su Bardak Un
1,5  Su bardak süt
4 çorba kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı şeker
istenilen kadar tuz
1 Paket Instal Maya

Üzeri için
3-4 adet domates
1 biber
3 adet sosis
İsteğe bağlı ketçap
3 dilim jambon
Siyah zeytin
Hamurun üzerini örtecek kadar
Kaşkaval peyniri ve Taze Kaşar karışımı
5 Adet mantar
Çeşitli baharatlar isteğe göre

Hamuru yoğurduktan sonra 1 saat mayalanması için bıraktım. hamur büyük oldu ben bu hamurdan 2 adet pizza çıkardım. Biri Buse hanım için baharatsız acısız  mantarsız :) onun arzusuna göre malzemeleri koydum. Diğeri de bizim için. Dışarıdaki pizzalarla karşılaştırısak Buse nin ki küçük  boy  (4 dilim) bizim ki ortaboy pizza oldu. ( 6 Dilim) ve tabiki kabarık hamur. Biz öyle seviyoruz.

Üzeri için farklı seçenekler olabilir. Üzerinin bir formulu yok aslında belki bir püf verebilirim. Ben peynirleri hem tabana atıyorum hemde sebze yada et ne kullanacaksam en son onların üzerine sanki böyle yapınca daha sulu ve lezzetli oluyor. Hemde koyduğum sebzeler yanmamış oluyor.

Sonuçta resimler gibi bir görünüm ve Pizza Hut ın pizzalarına taş çıkartacak bir lezzet oluştu. Eşim dışarıda fast food yemeği yasakladı :) Bunlar daha lezzetli ve temiz diyerek :)




Diğer bir lezzet ise hem sağlıklı hem tatlı olan Elmalı Kup.

Malzemeler

Muhallebi için;
5 Su Bardağı Süt ( ben artık sütçüden doğal süt alıyorum misss)
1 Su Bardağı Toz Şeker
1 Paket Vanilya
4 Çorba Kaşığı Un

3 Adet Elma
4 Çorba Kaşığı Toz Şeker
1 Çay Kaşığı Tarçın
1/3 Çay Kaşığı Toz Zencefil
1 Çay Bardağı Kıyılmış Fındık

Elmalar rendelenir. Toz şekerle beraber pişmeye alınır. İndirmeye yakın tarçın zencefil ve fındık eklenir biraz daha piştikten sonra altı kapatılır.
Muhallebi için süt toz şeker un vanilya karıştırılır ve koyu bir kıvam alınana kadar pişirilir.

Kupların içerisine yarısına kadar önce elmalı karışımdan üzerinede muhallebiyi koyup soğumaya bırakıyoruz.

Üzeri için çekilmiş fındık ceviz yada nar kullanabilirsiniz.  Bu tariften 8 adet kup çıkıyor.
Gayet hafif ve şık bir tatlı oluyor. Hemde besleyici çocuklarımız için :)







Bu arada turşularımında bir kısmını kurdum. Fakat tarif biraz anonim kafama göre oldu. Bakalım nasıl çıkacaklar. Önümüzdeki haftanın hedefi lahana turşusu kurmak. Hatta güzel fasulye bulursam fasulye turşumu arttırıcam. Fasulye turşusu kavurması için süper lezzetli bir meze oluyor.




 
Sevgiler
 
Alev

17 Ekim 2012 Çarşamba

Kitaplar

Merhaba

Kitaplar iyi vakit geçirmek, hayal gücünü güçlendirmek, bilgi edinmek için vazgeçilmez materyaller. Benimde keyif aldığım hobilerimden biri. İş hayatından bir mola alınca kitap okumaya daha fazla vakit ayırabildim. Çalışırkende işim nedeniyle yoğun olarak kitaplar okuyordum. Fakat o kitaplar biraz daha psikolojik biraz daha kişisel gelişim konulu kitaplardı. Yaz aylarında daha çok çerez olarak nitelendirdiğimiz kitapları da okumaya vakit buldum. Bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki okumuşsunuzdur yada okumak istersiniz. Her kitabın okuyan kişiye göre hissettirdikleri düşündürdükleri duygular farklı farklı tabi.

Okumaktan zevk aldığım ve serisinden sadece bir kitap okuyamadığım ki o kitap ta sırada Debbie Macomber in  Bir Yumak Mutluluk ve Mucizeler Dükkanına Dönüş. Yazarın ilk kitabı olan Mucizeler Dükkanı nıda kışın okumuştum. Okuması çok keyifli kadın hikayeleri var içinde her kadın kendinden birşeyler bulabilir. Ayrıca yazım dili nedeniyle de oldukça akıcı bir solukta okunabilecek bir kitap dizisi. Elimdeki kitapı bitirdiğimde Bahçemde Yeşeren Umutlara başlayacağım.

Diğer elime geçen  kitapta Elif Şafak Şemspare oldu. Aşk kitabını büyük keyifle okumuştum. Şemspare yi de yine aynı konu ile ilgili olduğunu sanarak aldım. Fakat öyle çıkmadı. Şemspare bir deneme kitabı kısa kısa yazılardan oluşuyor. Güncel konularda var içerisinde gazete köşe yazısı tadında bir kitap.

Hande Altaylı ilk defa okuduğum yazarlardan kitabın konusu aslında çok alışkın olduğumuz kasabadan şehire tırnaklarını kazıyarak gelen bir kadın hikayesi kitabın konusu çok bilindik olmasına rağmen kullanılan dil nedeniyle sanırım çok akıcı bir kitap çok hızlı bitti.
 
 
 
Kitap piyasaya çıkalı çok uzun zaman oldu. Fakat benim kütüphanem de ancak sıra geldi. Psikolojik kitapları seviyorum Empati de bu tip bir kitap hem biraz gizem içeriyor hemde bir çok felsefe ile ilgili bilgi veriyor. Kitabı bitirmedim hala okumaktayım.
 
Bunların dışında birde vazgeçilmezim Ayşe Kulin tabiki tabi ben Ayşe Kulin'in kitap yazma hızına yetişemiyorum. Gizli Anların Yolcusu gerçekten farklı bir hikaye özellikle bir kadının elinden bir erkek ağızı ile yazılmış olması gayet çekici. Konuda alışkın olmadığımız konulardan. Çok ayrıntı vermiycem tavsiye ederim. Hatta en kısa zamanda Bora'nın Kitabını da alıp okuyacağım bu kitabın devamı yada alıntısı şeklinde olduğunu düşünüyorum.
 
Tabi hep roman deneme okumuyorum. Bazende yemeklerle sağlıklı beslenme ile ilgili kitaplarıda okuyorum. Elimde bu konularla ilgili son kitap Karatay hocanın son kitabı Karatay Mutfağı. İçerisinde gayet besleyici ve sağlıklı yemek tarifleri içeriyor. Bunun yanında Yoğurt yapmaktan salça yapmaya kadar bir çok anneanne tarifide var.
 
Kitap yorumlarımdan şimdilik bu kadar okuduğum bu kitaplar içinden keyif almadığım olmadı. Okumakta zorlandığım ise deneme olması nedeni ile Elif Şafak'ın kitabı oldu. Onun dışındaki tüm kitapları şiddetle tavsiye ederim...
 
Sevgiler
 
Alev
 

12 Ekim 2012 Cuma

Çiçekler


Merhaba;

Bugün yemeklerden uzaklaşıp yine tutukunu olduğum  iki konudan birinden bahsetmek istiyorum. Çiçekler...

Beni tanıyanlar bilirler tam bir çiçek delisiyim. En büyük hayalimde bahçesi çok büyük olan bir ev ve kış bahçesi sahibi olmak. Toprakla uğraşmayı çok seviyorum. Çiçekler sebzeler ağaçlar yetiştirmekten daha dinlendirici birşey olamaz.

İstanbul da iken evimde bir ara 20 saksıdan fazla çiçeğim vardı. Tabi Mersin'e gelirken çiçeklerimi getiremedim ve baştan çiçek yapmaya başladım. :) büyük bir zevkle.

Orkideleri çok severim fakat oldukça nazlı çiçeklerdir. Bu yıl ilk defa orkide ürettim ve tuttu çok mutluyum. Dışarıdan biri beni görse ruh hastası sana bilir çünkü ben çiçeklerle konuşuyorum. Ben onlarla konuştukça onlarda bana çiçek açıyorlar. İster inanın ister inanmayın çiçeklere ne söylediğinizi sanki anlıyorlar ve ona göre şekil alıyorlar. Ben eskiden inanmazdım sonra kendim denedim. Bakımını aynı şartlarda yaptığım 2 orkidenin birine sevgi sözçükleri söylerken diğerine sürekli olumsuz şeyler söyledim. Bir süre sonra olumsuz enerji verdiğim çiçek çiçeklerini döktü küstü ve bir daha çiçek vermedi. Diğer sevgi sözçükleri ile konuştuğum orkidem ise kesintisiz sürekli çiçek vermeye devam etti. Bir yıl süren bir denemeydi. Çiçek yetiştirmek benim için aynı zamanda bir terapi her insanın hayatında mutlaka kötü zamanları oluyor. Şükür hepsi geçiyor ama yinede insanda izler yaralar bırakıyor. Benimde böyle bir dönemimde çiçekler bana çok yardımcı oldular.

 
Bu orkidemi yeni aldım. :)

Bu orkidem 5 yıldır bana yarenlik yapıyor. :)


Bu orkidem üretim. Nasıl ürettim?

Orkideler geliştikçe zamanla uzun sap kısımlarından yeni yapraklar ve kökler çıkarıyorlar onu zedelemeden koparığ orkide toprağına ekdiğinizde yeni orkideler edinebiliyorsunuz. Mesela ben yakın zamanda bir tane daha yapacağım. 2. resimde gördüğünüz orkidem yukarıdaki uzun çubuğunun üzerinden yeni yapraklar ve kök verdi. kökleri biraz daha uzadığında oda yeni bir saksıda yerini alacak.

Orkideler seffaf saksılarda çok az su ile yetişen bitkiler. Altında kesinlikle su birikmemesi gerekiyor eğer su birikirse kökleri çürüyor. Çok fazla güneş istemiyorlar fakat aydınlık bir ortamda olmalılar yerlerini severlerse uzun yıllar size çiçek açmaya devam ediyorlar. Ayrıca çiçeklerin büyüklüğü için de orkideler için yapılmış çiçek besininide unutmamak lazımmm.....

Bir diğer yeni yaptığım saksımda Afrika Menekşeleri. Uzun yıllar yetiştirdim ürettim. Bakımı çok kolay yapılan bir bitki. Bu sefer yeni evimde bir farklılık yaptım ve menekşelerimi normal menekşe saksısı yerine arajman saksısına 3 lü olarak diktim.
 
Böyle daha hoş oldular tek saksılarda olmaktansa :)
 


Menekşeler yapragından üreyebilen bitkiler. Büyük yapraklardan koparıp saksıya ektiğinizde sık sulama yaparak köklenmelerini sağlayabilirsiniz. Tabiri caiz ise arsız bir bitki....

Bu bitkimizde direk yakıcı güneşten hoşlanmasada yinede ya akşam ya sabah güneşi gördüklerinde çoşarlar. Birde püf vereyim eğer sürekli çiçekli olmasını istiyorsanız çiçek geliştikçe alttan yapraklarını koparın ki bitki yaprak yerine çiçeğe gidebilsin. Tabi çiçek coşturanıda unutmamalıyız. :)


Bu kadar çiçekten sonra bir de benim asıl çiçeğimin sanat eseri olan çerçevenin resmini koymadan yapamayacağım. :)

 
Yavru kuşum Buse bu çerceveyi denizden topladığı kabuklar ve yavru yengeçlerden kendi elleriyle yaptı. Benim bu konularda hayal gücüm zayıftır. Fakat kızımın el becerisi muhteşem.
 
 
Hadi kalın sağlıcakla.....
 
Sevgiler
Alev

11 Ekim 2012 Perşembe

Soyasoslu Pirzola

Selamlar;

Günler o kadar hızlı akıyor ki yazı yazmaya vakit ayıramıyorum sonrada bir sürü konu birikiyor. Ne kadar meşgul insanlarız.

Geçen cuma bir sofraya yapayım dedim ve sıvadım kolları :)

Menu de;

Soya soslu fırında pirzola
Mantar sote
Babaganuş
Zeytinyağlı Barbunya


Soya soslu pirzola tahminimden süper oldu. Nasıl mı yaptım?

Önce pirzolaları 1 soğan 4 kaşık soyasosu 4 kaşık zeytin yağ kararbiber kırmızı biber ile marine ediyorsunuz. Bu karışım 4-5 saat buzdolabında bekliyor. Soğanları küçük küçük doğruyoruz rende yapmıyoruz ki acı su tadı gelmesin.

 
 
Yanına garnitür olarak fırında patates yapmak için patatesleride ( istediğiniz kadar patates kullanabilirsiniz ben 3 patatesten yaptım.) elma dilimi şeklinde kesip zeytinyağ tuz kararbiber ve kırmızı biber ile marine ediyoruz. Etlerde marine olduktan sonra hepsini aynı tepsiye dizip 200 derece ırında yaklaşık  25-30 dk pişiriyoruz.
 
 
 
Piştikten sonra yumuşacık etlerimiz ve sağlıklı patateslerimiz oluyor. Tabi patates kızartmasının yeri ayrı fakat sağlık için bu şekilde pişirmek daha iyi .
 
 
Babaganuş diye bahsedilen yemek aslında bizim bildiğimiz patlıcan salatası. Her yerde farklı yapılıyor. Ben İstanbul da babaganuşu hep etli sıcak bir kebap olarak yedim. Fakat burada işler değişti :)
 
 
Öncelikle patlıcanlarımızı közlüyoruz.  Mucizevi alet gözmatikle :)

 
Patlıcanları soyup ezdikten sonra bir miktar zeytin yapı ile dinlendirdim. Bu aradada içi için bir kırmızı soğanı piyazlık kestim. 2 diş sarmısak 1 çok sulu olmayan domates 1 adette köy biberini ufak ufak doğradım. Hepsini karıştırdıktan sonra üzerine maydanoz ve limonun ekleyip servise hazırladım.  :)


 
 
Babaganuş arap mutfagına ait bir yemekmiş ve sevgili eşim yedikten sonra Arap olsan ancak bu kadar güzel yapabilirdin diye söyleyince bende zevkten dört köşe oldum tabi :) Yöresel yemeklerde eğer ondan tam not geliyorsa içim rahat ediyor :) Halbuki yemek konusunda kendime güvenim tam :) çokda alcak gönüllüyüm :) Ama yemeğimi yiyen arkadaşlarımın yorumu böyle ben ne yapayım.
 
 
Bunların yanına birde mantar yapayım dedim. Ben çok seviyorum mantarı her yemekte kullanıyorum. Fakat her seferinde de farklı farklı yapıyorum nedendir bilinmez.
 
Bu seferki mantarımın içinde piyazlık doğranmış soğan biber ve biber salçası kullandım ve tabiki mutfağımın vazgeçilmezi baharatlar :)
 
Önce soğanlarımı zeytinyağında biraz kavurduktan sonra biberleri ekledim. Ateş harlı ve tavam sıcak iken mantarları ekledim. Tavanın sıcak olması bir püf nokta sıcak tavaya atılan mantarlar sulanmıyor suları içinde kalıyor ve daha lezzetli oluyor.
Normalde bu yemeği yaparken içine domates koyarım fakat bu sefer koymak istemedim daha kuru bir meze olmasını istedim ve yeni gözdem olan biber salçasını ekleyerek pişmeye bıraktım. Pişene yakın üzerine bir kaçık tereyağ bıraktım ki bu lezzetine lezzet katıyor.  En kısa zamanda deepfreeze ime baharatlı tereyağda yapıp koymayı hedefliyorum. Fakat önce Urfa ya gidilecek ve tereyağının hası sade yağ alınacak :)
 
 
  
Yemeklerim bittikten sonra soframı kurdum. Soframın son halini çok sevdim :) Böyle sofralar kurmayı seviyorum hele birde kalabalıkla paylaşılıyorsa biz bu akşamlık 2 kişi paylaşacağız. İstanbul dayken çok daha kalabalık sofralarım oluyordu :)


Bunlarda fırından yeni çıkmış ekmeklerim. Tarifini daha önceki yazımda paylaşmıştım.


Bu kadar uğratıktan sonra eserimi görmek istedim. :)

Resim by BUSE :)

Hadi bize afiyet olsun.

Sevgiler
Alev

2 Ekim 2012 Salı

Güney Fransa ya devam

Nice de alış veriş yapıp yemek yedikten sonra otelimize döndük. Ertesi gün Cannes a doğru yola çıkacağız erkenden hem gezeceğiz hem denize gireceğiz.
 
Pizza yı ve makarnayı Fransızlar daha iyi yapıyor desem iki akşamda çok lezzetli makarna ve pizzalar yedik tabi güzel şaraplar eşliğinde. Uzun zamandır içmediğim pembe şarabında yeniden hatırlamış olduk.
 
Sabah 6 da kalkıp kendimiz yollara vurduk yine ve saat 7 olmadan Cannes a varmıştık. Neden mi o kadar erken kalktık. Trafiğe takılmamak için fakat bu seferde çok erken gittik. Hiç bir yer açılmamış kahvaltı edecek yer bile yok. Turist çift ne yapar :) sabahın henüz 7 si olmamışken bir fırın bulur Fırında bulduğu sandwichlerden bir tane bir de zeytinli ekmek bide bize sevabına sallama çay sattılar ohhh kahvaltı olayı bitti gitti. Bu arada bu yemek işine tüm carefourların yerini öğrendik :)
 

İşte meshurrr kırmız halı ve ünlü şahsiyet ben :)

 
Cannes daki Grand Auditorium plajı sabah saat 7 olunca bomboş tabi.
Baktık hava daha denize girilecek gibi değil hava serinken Cannes da gezmek istediğimiz yerler vardı. Grasse Kasabası ve parfum fabrikası.
 
 Parfum fabrikası ilginçti. Çalışır durumda içeride ki kokuları anlatamam. Benim biraz başımı ağrıttı. Fakat en çok dikkatimi çeken ilkbahar da Mersin i kokusu ile etkisi altına alan turunç çiçeklerini fabrikada çuvalların içinde görmek oldu. Esansları koklamak da harikaydı.

 
 
Ve artık deniz vakti Cannes sahilleri sabahki halinden eser yok istila istila :) 2 saat kadar denizde kaldık. Güneşlendik ve sanki Türkiye de hiç yanmamış gibi kömür karası olduk. Nasıl bir güneş anlamadım. Ama denizini sevmedik. Bizim sahillerimiz de daha güzel denizler var. :)

 
Denizden sonra Nice geri döndük. Nice de Parc Phodenix i gezmekdi hedefimiz sonrasında da otele gidip uyumak :)
 
Parkta çok güzel bitkiler vardı. Değişik hayvanlarda mutlaka görülmesi gereken bir yer bence Nice gitmişken. Pembe filamingolara bayıldık. Örümcekler muhteşem di. Çiçekleri zaten saymakla bitiremem.  Bir çok resim var fakat ben sınırlı sayıda paylaşabilicim.


 
Nice deki son gecemizde güzel bir yemek yedik ve erkenden otelimize gidip uyuduk. Tüm tatil boyunca erken yattık. Bunun bir sebebi çok gezmemiz bir sebebide benim hastalanmam oldu. Hayatımda ilk defa hastalanıp araba da yol boyunca dinlenip sonra sanki hastalık yokmuş gibi gezdim. İtalya da bir eczaneden aldığımız ilacında hakkını yemek lazım. Parasetamol içerikli bir ilaç biraz uyku yaptı ama balayımızı kurtardı :)
 
 
Seyahatimiz İtalya ya dönüş ve tatilin 2. bölümüne doğru devam etti. Tatilin 2. bölümünü de daha sonra yazacağımmm.
 
 
Sevgiler
 
Alev
 
 

Güney Fransa Sahilleri

Merhaba
Ağustos ayının başında yaptığımız fakat benim daha yeni yazabildiğim gezi yazıma kaldığım yerden devam ediyorum. Yolculuğumuz Cenova da başlamıştı. 1 gece Cenova da kaldıktan sonra atladık arabamıza önce İtalya'yadan çıkmak lazım. Vurduk kendimizi otobana geçtik Fransa ya ve o zaman anladık Avrupa birliği neymiş. Gümrükmüş kapıymış polis kontrolleriymiş uzayan kuyruklarmış hepsi bizim hala gelişmekte olan ülkemize aitmiş. Otobandan sanki İstanbul Ankara yapar gibi İtalya dan Fransa ya çat diye geçtik. Belkide ilk defa Avrupa Birliğine girmek istedim. Sırf  rahat gezebilmek için :)

Ne diyorduk. Fransa da yol bizi ile San Remo ya götürdü. Otobandan gitmeyiz sevmeyen çift kendini İstanbul trafiğinden daha beter bir trafiğin içinde bulur :) Burası neresi neresi diye bakar ve müzik festivali ile ünlü San Remo da olduğunu anlar :) Deniz kenarından yavaş yavaş akan trafikte sağa sola bakarak  1 saat yol gittik hedef  Monte Carlo normalde yol bu kadar uzun değil. Çok güzel bir yer çok güzel yazlıklar var. Evlere ve bahçelerine hayran kaldık San Remo nun.
San Remo da estetik bir çeşme

 Kilise Moskova dakilere benziyor.
Buda bir evin bahçesi :)

San Remo yu geçtikten sonra Monte Carlo ya ulaştık. Ufak bir yer bekliyorduk ki düşündüğümüz den de ufak bir yerle karşılaştık. Tek bir koy diyebiliriz. Fakat ilk göze çarpan şey arabalar oldu. Nasıl arabalar onlar öyle.

Biz iki sefil turist arabayı bırakacak yer ararken Türklüğümüzü de  yanımıza alıp gps i kapattık. Sezgilerimizle yolumuzu buluruz biz. Aradığımız yer Monoko Sarayı bizde bulduk sarayı bulmasınada bizim saray sandığımızın kapısındaki güvenlik burası Casino demez mi? Halimize baktı isterseniz girin içeri gezin ama kamera emanete dedi. Bir binaya baktık bir zenginliğe baktık :) anlayacağınız Casino saray gibi. Hele önünde duran arabaları görseniz :) Bizde her turistin yaptığı gibi hayatımızda göremeyeceğimiz arabalarla resim çektirdik :)

Monte Carlo genel görünüm.

İşte o araba :)
 Sevgilimin arabası :) Allah mı söyletiyor ne ?
Saray sandığımız Casino :)

Casino ve zenginlikten başı dönen biz sonunda Monaco Saray'ına da gittik. Çokda ihtişamlı gelmedi acıkcası. Bahçesinde gezindik çok büyük bir yapı Sarayın içini müze yapmışlar içeride yine bir akvaryum koymuşlar Cenova da akvaryuma doyduğumuz için Euro ları bayılıp bir kez daha balık görmek istemedik.  Fakat Jarden Exotique Garden güzel di. Değişik bitkiler gördük. Dedik ki bizim coğrafyamız bu kadar çeşitlilik göstermesine rağmen neden bizim böyle kapsamlı botanik parklarımız yok. Var olan parklar da da çok değişik birşey görülemiyor malesef.



Monoco sarayının içinden bir bina sarayı ufak bir şehir gibi yapmışlar.
Sıcağında tesiri ile Monaco da daha fazla vakit kaybetmeden Nice doğru yola çıktık.

Nice vardığımızda çok yorulmuştuk. Tüm gün arabanın içinde sıcak sonra çık dışarı gez. Direk otele gittik duş aldık biraz dinlendik fakat denize gidecek takati bulamadığımız için akşam yemeğine kadar odadan çıkamadık. Akşam etrafı dolaştık. Merkeze çok yakın bir otelde kaldığımız için çok sanslıydık. Sağolsun Booking.com hiç bir otelimiz rezil çıkmadı.

Nicenin ana caddelerinden birine attık kendimizi ve mağazalara baka baka dolaşmaya başladık. Nice de dikkatimizi çeken tek şey kozmetik ürünlerin ucuzluğu oldu. Bizim eczanelerde satılan dermokozmetik denen ürünler onların süper marketlerinden hemde buranın yarı fiyatına satılıyor. :) Nemlemdirici ve diğer tüm lazım olan ürünleri bulmuşken aldım tabi :) Onun dışında giyim ayakkabı hepsi Türkiye de fazla fazla ve aynı markalardan bulmak mümkün. Sadece bize bir kaç ay sonra geliyor anladığım kadarı ile fiyatlar mı onlarda aynı :)

Devamı diğer sayfa da ....................... :)


Alev Mutfakta


Selamlar;

Ne zamandır mutfakla ilgili bir yazı yazmak istiyorum. Vakit bulamamaktan şikayetciyim. Çalışmıyor olmama rağmen bu ne yoğunluk anlayamadım gitti.
Kışlık domates konservelerimi hazırladım. Bloguma yazamadığım bu zaman zarfında aşağıda temsili kavanozları görebilirsiniz. Küçük kavanozda da acı sos var yeşil kırmızı acı biberden yapılıyor.



Sonra bu memlekette domates salçasından daha çok biber salçası kullanılıyormuş. Salçayı kendim yapamayacağım için evde bu işi yapan kadınlara sipariş verildi. 5 Kilo tatlı biber salçası 1 kilo acı biber salçası  ve 3 kilo domates salçası poşetler içinde geldi. Ben o salçaları 2 gün boyunca güneşe  tepsilere serdim karıştıra karıştıra nemini attım. Bu arada evdeki kokuyu tahmin edemezsiniz :)

 
Bu arada ben daha önceleri yemeklerde daha az biber salçası kullanırdım. Fakat artık domates salçası yerine her yemeğe koyuyorum yemekler gayet kıvamlı ve lezzetli oluyor. Tavsiye edilir.
 
Bu yaz daha fazla yapmayı istediğim fakat sabit bir yerde duramamaktan dolayı zamanlarını geçirdiğim meyveler nedeni ile recellerim malesef mürdüm eriği receli ile sınırlı kaldı. Fakat sağ olsun burada yaşayan eşimin akrabalarından ve kayınvalidemden gelen kavanozlarla kışlık recel stoğumda tamamlandı :) Sadece bu kış vişne receli yiyemeyeceğiz. Pazarda bir hafta gördüm ve daha sonra bir daha göremedim. Kısmet değilmiş seneye kaldı artık.
 
Dün ilk defa börülce pişirdim. İnterneten tariflere baktım. Zeytinyağlı fasulye tarifi gibi idi tariflerin hepsi. Fakat fazlaca pişirmeme rağmen yinede sert oldu ben pek sevmedim fakat bir şans daha vermeyi planlıyorum ilerki zamanlarda belkide pazardan alırken iyi seçememiş olabillirim. Nasıl seçilir ve pişirilir bilen var ise paylaşırsa sevinirim.
 
Bir diğer yemeğim biraz daha uğraştırıcı olan Dövme Pilavı idi. ( Yöresel Lezzet) :)
 
Bu sert olan börülcem :)

Dövme Pilavı için tarif

Malzemeler

1 Su bardağı Buğday
1 Çay bardağı Nohut
300 gr kuzu kuzbaşı
2 çorba kaşığı tereyağ
Tuz
Karabiber


Buğday ve nohutu bir gece önceden ıslatıyoruz. ayrı kaplarda.
Ertesi gün nohudu bir tencereye alıp tencerenin yarısı kadar su doldurup haslanmaya bırakıyoruz.  30 dk sonra buğdaylarıda bu suyun içine ekliyoruz. ve buğdaylar iyice pişene kadar hafif hafif sıcak su ekleyerek pişiriyoruz.

Diğer tarafta kuzu etlerini bir tencereye koyup suyunu salıp tekrar çekene kadar pişiriyoruz. Ben kavurduktan sonra biraz da tereyağı koydum. tuz ve karabiberle tatlandırdım. Bu isteğe bağlı. Birde hata yaptım kuzu eti yerine dana etti kullandım etler biraz sert oldu tekrar su ekleyerek yumuşattım ama bir dahaki sefere kokar demeyeceğim kuzu eti ile deneyeceğim.

buğday ve nohut pişip pilav haline geldikten sonra tereyağını bir sahanda eritip üstüne döküyorsunuz servis ederkende etleri üzerine serpiyorsunuz.

Afiyet olsun :)


 
 
 
Son anda fotografını çekmediğim aklıma geldi. Kalanını fotoğraflayabildim:)
 
 
Güzel besleyici bir pilav hemde karataya uygun :)

Yoğurdumuda kendim yapmaya başladım. Fakat henuz bir sütçü bulamadım. Bu nedenle SEK günlük süt ile yapıyorum. Fena olmuyor. En kısa zamanda bir sütçü bulacağım:)

Bu aralar hafif yemekler yemeğe çalışıyoruz. Kilo almamak için karı koca irileşmeye başladık. Daha doğrusu sevgilim irileşmeye başladı. Ben yine dikkat ediyorum hatun milleti olarak. Fakat bir kaç gündür hasta olduğumuz için kuvvetli bir şeyler yememiz ve bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz gerekiyor :)

Senenin ilk hastalığını kaptık. Buse getirdi bize sattı. Şükür o iyileşti biz alçak sürünmedeyiz :) Geçer ve bir daha hasta olmayız muhtemelen çeliklendik :)


Sevgiler